7.11.2025 22:22:53
Şehrin vitesi boşa alınmış
o son dakika vızıltısı,
gecenin siyah kumaşına çarptığında,
işte o an başlar.
Ne bir davul, ne bir yaylı.
Bir perdenin usulca çekilmesi,
dış dünyayı yutan yumuşak bir kadife.
Ve kulaklarımın içinde:
Hiçliğin ritmik vuruşu.
Kırık bir bardağın en eski sesi,
bir kar tanesinin düşerken çıkardığı *'tısss'*ı,
bir annenin rüyasında gülümseyişinin titreşimi.
Hepsi, tek bir notanın binlerce yankısı.
Dilin kemiği kırılır,
kelimeler çekilir,
sadece anlam kalır.
Boşluk;
korkulan o kuyu değil,
nefes alan bir enstrümanmış.
Sessizlik,
uğultuyu kesen bir bıçak değil,
farklı frekanslarda titreşen
tüm unutulmuş seslerin
bir araya gelişinin
en kusursuz uyumu.
Dinle:
Şimdi seninle konuşan
ne zihnin, ne de dilin.
Sadece,
orada olduğunu unuttuğun
o eski, bilge,
sakin ses.
Hüseyin TURHAL