"SİMA-İ MÂH'IM" isimli şiir 3.4.2024 17:09:46 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Daha atmadan ayağımı sokağa sıralanır dağlar Ak bulutlara tutunup üstünden aşamıyorum. Bahar gelmeden çoraklaşır göğsümde irem Ebedî hiçliğe açılan hoyrat bir yıkım yokluğun Boynu bükük salınır kirpiklerinde karanfiller Saçlarına hevesim ırak iklimlerde tutuklu Zahiri hissiyat zehrini zerk ediyor batınî aşka Zindan zifirlerinde hayalinle avunuyorum. Eşkîya’nın soyduğu kervana döndü ervahım Topla firkât yangınından geriye kalan sühanı Kahverengi gözlerini de al, çık gel artık!
Aşikâr manasından usulsüz ayrıldı kanatları Açık gökyüzünde seyre dalıyorum kırlangıçları. Aya teşbihin sırrıyla bu ç/ağlayan maksadını aştı, Göğsümdeki müstakil sevda arş-ı âlâda Nispeten de olsa mukaddes maksudunu arıyor. Yüzümden beyan-ı hali saklayıp gark olarak an'a Pembe uçurtmaların peşinden koşamıyorum. Âlemi misalde sığmıyor bu sevda hiçbir izan’a Babil’in asmalarına su yürüdü, bir hoşum! Sen olmadan dağılmıyor gözümdeki efkâr. Açıldı her yanda menekşeler, gelincikler Kum fırtınasından kurtulup, seraba ulaşamıyorum. Vicdansız bir elem kafesledi yanık bülbülü Yaban kokulu odalarda sensiz coşamıyorum. Gölgeler bile izinden koşarken sahibinin Yitik düşlerin hercai dikenlerine sarılıyorum. Avcının vurduğu turnaya döndü ervahım Şafağa çıkma telaşlarında gece kırığı düşlerini Kahverengi gözlerini de al, çık gel artık!
Nemrutta tanrılara doğuyor her sabah güneş! Kaybettim akşamı sabahı, menzili, kıblegâh’ımı Sis çökmüş gözlerle yolumu bulamıyorum. Yılgınım, yorgunum, kırgınım kadere İnanmasına inanıyorum da İlah’a Dilin rıhtımına vuran isyanı durduramıyorum. Üryan dünler akıyor gölgeli şehrin üzerinden Korku tufanlarında öylece kalakalıyorum. Asûde yüreğimi sardım hüznün bohçasına Islak avuçlarımda ahuzar artığı tuzlu gözyaşı, Ay’ı yıldızları yalnız başına avutamıyorum. Savurmadan rüzgâr salkım söğüt yapraklarını Ve mevsimlere sonbahar vurmadan ayrılık şerhini Aylin sürmeli bakışındaki umutların ahengini, Kahverengi gözlerini de al, çık gel artık!
Gökyüzü düşüp sürünsün isterse yerde Azâp oldu meşrebin kalıbına sığmayan figân Mâhi yüzün yeter geceyi güzelleştirmeye Sararmış sayfalarda kalmasın ab-ı sevda nihân Yağmur katreleri gibi damlıyoruz yine tanyerine Sökülsün artık bileğindeki paslı prangalar Gönül vadileri bürünsün yeşile muştularla Eşiğinde kul, duygular sana el pençe divân Hadi saralım kanatlarını yaralı kırlangıçların Bitsin artık hüzzam şarkılardaki hüsrân Karayı görmüş kürek mahkûmları gibi coşarak Kahverengi gözlerini de al, çık gel artık!