18.3.2018 21:40:41
suya düşen hazanlarımız
beklenip gelmeyen baharlarımız
yaz ikindilerinde gül dökülü yollara düşen sevdalarımız
anlar yaşanaca sadece anlar eski bir istanbul kartpostalında
bu aşkam limanların gövdesine uzanan kırık bir gemiyim
kıvrılıp bükülen yollarımız
gelincik tomurcuklarında baştan kara açan sevdalarımız
yenilmiş sevileri boşaltıyor limanlarda esrik gemiler
sarı bir papatya tacı takıyor saçlarıma yar
imgelerini bir şiire dokuyan ah içimdeki göçmen anılar
alaca karanlıktı istanbul peronlarından seni uğurladığımda
kız kulesinde kemanın teli titriyordu
mavi bir şarkı söyleniyordu
mor rüzgarlar giyen bir kadının yağmurlu sesinde
bu akşam limanların gövdesine uzanan kırık bir gemiyim
ses bir çığlıktır susmak sevdayı körüklemek
kız kulesinde içilen bir veda çayı hazanın akşam renginde
yaralarımı sarman için uzattım saçlarımı
ömrümüzde sararmış yapraklar
denizler ateşten ıslıklar çalıyor
gel diyor leandros gel betonarme bir kentin yolları uzun olsa da gel
kutsayalım kutsayalım ay ışığı altında eski sevdamızı
hiç bir zaman yalnız değilim
salacak kıyılarında mavi kayıklar
şarkı söyleyen kuşlar
kum saatlerinde bir uzun bekleyiş
yıldız tozlarına gömülü kız kulesi
yeryüzü ışığım nerede
kuşların göç güzargahlarından geldim sana
kadim çağların zaman pınarlarından
kızkulesinde ayışığında titreyen bir keman
dudaklarımda suların kutsal gününden kalma yortular
gökkuşağı altından geçen yararlı kuşlar
kanatlarını okşuyoruz kuşların salacak sahilinde
çıplak suların susku saatlerinde
kız kulesi çiçekli bir kadından doğurdum seni
titrek bir keman ezgisinde gökkuşağı renginde
yalnızlık şarkılarıyla ördüm saçlarını heronun
erguvanlar açtı yalnız kalmış gözleri istanbulun
mor bir bahar zamanın yüzü nereye ulaşsan
leandros boğazın derin sularında
anlamı yakılmış bir ağıtsın içimde
kızkulesi yüzyılın yalnızlıklarına eşlik ediyor
sular sağır yalnızlıklar yüzyıllardan kalma
istanbul
erguvan
kokan eski bir bahar
Ömriye KARATAŞ
18.03.2018