körebe...
24.2.2018 02:00:04
[ italik ][ikiyanayasla]
aydınlığa titreyen bulutlar da küser
durur hep
giden güneşin güleç yüzüne
ne küsmeler
ne kırılmalar
yörüngeyi değiştirmez hüzüne..
rüzgârlar da şairler gibi hep
kara bulutları bi araya toplayıp
yıldırımlar hengamesini yakıp
bıçak gibi karanlığa çakıp
korkuya gürledikten sonra
on parmağı marifetten çoşacak
yamadıkça bohçasını kehkeşan
kekremsi hüzün şiir dolduracak
eski libas sahibini yadırgayacak
beyaz inat siyah harfler koşturacak
siyah bir kısrağın üstündeydi azrail
terkisi ölü aşklarla dolu
hasat mevsimindeydi
ve tırpanlandı umudun yolu
hayatı anımsaması
korkuyu kanıksaması
safkan bir deli tayın koşması gibi
zamanın dolu dizgin sürüden hızlı akması
safları sıklaştırmanın vakti yoktu
bu ekim çayırında
tek başına saf durmuştu
insan oğlu şeytana uymuştu
ve koca bebek aşk’a susmuştu
inandı hem çok
ağacı ve toprağı seven çocuk
bakakaldı kızıl yeşil sarı yıldıza
taşralı yüreği ile mavi şehirli kıza
kimin gözleri düşmez ki çocukluğuna..
hem saklambaç değil ki olsun sobe
oynadığın körebe
bağladım gözlerimi gönlüne ebe
çürüdü gönül çerağım şimdi bana elma deme..