14.1.2018 13:59:47
Ay kadar parlaktı gecenin gözleri
Bir şiir daha doğurdu şair karanlığın içinden
Tıpkı kendine benzetti bütün mısraları
Kırık döküktü her bir dizesi
Virgüller can çekişti cümle sonunda
Noktaları öyle bir koydu ki !
"Bu son"dedi içinden "bu son satırların"
Ne zaman kalemini alsa eline
Ağlatıyordu her bir kelimeyi.
Hiç mutlu değildi şiirleri gibi
Kırdı kalemini o gece, defterini kapadı
Daldı düşüncelere.
O gece kaydı şairin yıldızı,
Ay'ı söndü gecenin, bir daha hiç doğmadı.
Ne güneşi vurdu ensesine ,
Ne de gölgesi düştü önüne
Ağladı kaderine.
Bütün geçmişi bir buz parçası gibi somsoğuktu, riyakârdı
Kapkara bir gökyüzü serilmişti yorgun yüreğine
Gözleri hep ıslak ıslak kederli bakıyordu.
Vuslat dedi içinden vuslat ,
Hasreti düştü yüreğine
Sıla tüttü gözlerinde buram buram
Kavuşmak ne kelime, nasibine hep yokluğu düştü ,hep hasreti düştü.
Bir daha dokundu yürek teline
Yaa sabır dedi ,yaa sabır,
Bir sevgili edasıyla sardı sarmaladı
Gömdü bütün özlemleri yüreğine
Geceye hep yokluğu düştü
Kadare hep ayrılık düştü
Şimdi hicran yaralarıyla kaldı yine tek başına.
Sabahı hiç olmadı o uykusuz gecelerin
Vuslat diye başlayan bütün şiirlerini yaktı
Yine geç kalmıştı uykularına
Bir sigara tüttürdü ki duman duman doldurdu ciğerlerine
Daldı gitti kimbilir hangi zamana
Külü düştü avucuna ,irkildi
Yüreği ne çok kalabalıktı
Oysa o, gecenin içinde yapayalnızdı.
Sonra zehir zemberek yastığına koydu başını
Bir damla aşk süzüldü kirpiklerinden
Artık son geceydi sabahı olmayan
Yorgun düştü bedeni
Kalkıp cama yanaşmak istedi
Bir kez daha dedi, birkez daha bakayım gökyüzüne,
Bakayım hangi yıldız kayacak ?
Bir yıldız kaydı o gece, ama o görmedi
Yetmedi gücü, düştü başı yastığına
Odasını bir huzur sardı
Bütün kederleri silindi gözlerinden
Yumuldu puslu gözleri ve bir daha hiç açılamadı.
Selma Akkaya