Biz ancak bize hayran olanları can ve yürekten överiz. la rochefaucauld

Web Zaman Damgası



"Mor Beyaz- ÖYKÜ" isimli şiir 9.1.2024 10:32:40 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında
Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir.
Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.


Şiiri Görmek İçin Tıklayın

Mor Beyaz- ÖYKÜ
27.4.2017 14:10:12
İş yeri pencerem önünde ki saha betonunun, birleşim aralığı derzinden çıkan

cılız bir fide, önünden geçerken sanki bana yalvarıyor ne olur beni bu

daracık alandan kurtar toprağa suya ihtiyacım var diyordu. İnanın bu sesi

duyar gibiydim. Ne yapmam gerektiğini düşünüyor planlar yapıyordum.

İçinde bulunduğumuz mevsim, bulunduğu yerden söküp başka bir yere

taşımamıza uygun değildi. Müsait olduğu zaman bulunduğu yerden onu

kurtarmayı kafama koymuştum.

Serviste çalışan işçilerden kullanma yetkisi olan birine, hava basıncıyla

çalışan kırıcı ile, fidenin etrafında bulunan betonun kırılarak açılması ve fidenin

toprakla beslenmesi talimatını verdim. O gün kırıcıyla etrafındaki betonlar

kırılıp kökü ortaya çıkartıldı. Beton aralığında yassılan gövdesi, sanki

hürriyetine kavuşmuşçasına esen mayıs rüzgarında mutluluktan efil efil

sallanıyordu. Etrafı toprakla doldurup, çıta desteğiyle koruma altına alındı. O

yaz gelişip serpilmesi için işçiler suyunu gübresini eksik etmediler.

Bir yıl sonra;

Nisan başında sanki hasta, yatağından sedyeye alınıyormuşçasına,

itina ile yerinden söküldü. Atölyeler önünde, meydanı ikiye bölen bordür

taşları ile çevrili refüje dikildi. Dualarla can suyu verildi ve kaderine terk

edildi. Gözümüz tabi ki çekirdekten yetişme bu dut fidesinin üzerindeydi.

Aşılanma zamanı geldiğinde iyi cins dut filizleriyle bir kaç yerinden aşısı

yapıldı.

Beş yıl sonra;

Yapılan aşılardan ikisi tutmuştu. Gövde çatalından boylanan filizlerden

birinin beyaz, diğerinin mor dut vereceğini aşıyı yapan aşıcı söylemişti.

İşçiler çay molalarında, yıllar sonra dalına çıkıp yiyecekleri mor ve beyaz

dutun hayalini kuruyor umutla o günleri bekliyorlardı. Beşinci yılın haziranında

ağacımız az da olsa meyve vermeye başlamıştı. Bir sonra ki yılın meyvesini

bolca yemeyi hayal ederken, yılın sonunda başka bir fabrikaya tayinim çıktı

ve karlı bir günde fabrikamdan ayrıldım.

On yıl sonra;

Emekli olmuştum, aylardan haziran ortalarıydı. Tayinimden evel çalışmış

olduğum iş yerini ziyaret etmek, tanıdıklarımla görüşmek geldi içimden.

Gittim de, ama tanıdığım hiç kimseyi göremedim. Zira aradan uzun seneler

geçmiş, kimi tayinle, kimi benim gibi emekli olmuş yerlerini yeni nesil

memurlar işçiler almıştı. Görüştüğüm kişiler de nezaketen beni gıyaben

tanıyormuş gibi davrandılar. Yemek vaktiydi, yemeğe davet edildim. Davete

icabet etmemek olmazdı, beraberce yemeğe çıktık. Yemek salonu birinci

kattaydı, cam kenarında hazırlanan misafir masasına oturduk. Bir an gözüm

dışarıda, yemek haneye doğru uzanmış dal üzerinde dalı silkeliyen bir işçiye

takıldı.

Yemeğimizi bitirdikten sonra garsonlar masayı temizleyip yeniden

servis açtılar. Tatlı servisi açıldığını düşündüm. Geçmiş dönemlerde çalışmış

iş amirlerini yad ederken garsonlar tabaklarımıza mor ve beyaz karışımı dut

servis ettiler. Yemeğe davet eden kıdemli memur, ürün kendi ürünümüzdür

. Biraz evvel işçinin dalından silkelediği ağacın ürünüdür. Yıllar önce bir servis

müdürü işi gücü yokmuş bu dut ağacını dikmiş. Buyurun afiyetle yiyin efendim

dedi ve sözüne devam etti.

Ağaç yüzünden kuşlar atölyelere giriyor, çelik makaslar üzerinde

tünerken zemine pisliyorlar bu yüzden hat safhada şikayetçiyiz. Dut

mevsiminde işçileri çalıştıramıyoruz, molalarda ağacın tepesindeler. İnanın

içimizden ağacı dikene rahmet okumak geliyor. Marangoz hane yukarıdan

gelen emir üzerine kapatılmamış olsaydı çoktan kestirmiştik. yemek için

teşekkür ederim dedim. Buruk bir tebessümle yüzlerine bakarak müsade

istedim ve yanlarından ayrıldım.

İçimden bir ses hadi onunla da vedalaş diyordu. Gidip gövdesine

yaslanandım. Geçmişi, o işçilerin gayretle bir can kurtarırcasına çalışmalarını

gözü gibi bakarken keyiflendiklerini anımsarken gölgesinde soluklandım.

Başımı kaldırdığımda atlas yeşili geniş yaprakları arasından sızan güneşin

parıltısında, dalından sarkan mor beyaz dutlar aldırma dercesine sanki

gülümsüyorlardı. 100216 mcicek
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL