10
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
1294
Okunma
Sızısını ele bağışlayamadıgım kalbimin suçuna karşılık,
sesimin sedaya hapsidir suskunluğum
Mevsimler kendini şaşırmıs ,herdaim ayaz
Fail sıfatındaki suretler iklim pazarlıgında yaklaşırken yanıma
kirpigin ucuna saplı
acının damarı geçer gözyasımdan
tutar hucremin duvarlarını
Kasvet dökülür sıvasından ,yanaklarımın
Bin yıl uzağında fecrimin,karanlığıni yutar
seçilmiş acılar .
göğüs boşluğumda hizalanır dile düşmeyen alaca satırlar
omzumun üstü
iç savaşlar yaşanan uzak bir memleket
Kurşunlar kurar ve ’dair cümleleri
Sayirler kefenler
Ölü sözcükleri,
soluduğum ayyaş havanın kent kalıntıları ağzıma dolar
Düşse bir dize ,şiirler yanar
Gömleğini yakar endülüslü kadınlar
Kimsesizler mezarlığında kalmış kelimeler tırmalarken dudağımı
Kan beynime
Sesim avaza sıçrar
Çığlığım
Gizsiz bir öznenin çıplak bir sayfaya izdüşümü
Tüm susların kefareti ,
yazıyor olmanın zehri ile düğümlenir
sıfatı sıfat degil ama
zamirler
Ölmeye muktedirdir
Ben sen biz..
Hepimiz
Yatırsam satır başına kırık bir imge
Sonra sen ben biz
Hepimiz..
Bozsak ağzımızı ruhumuzun omurgasında,
Sövsek sürgünlüğümüze
Suçüstü yakalansam tek başıma
Üstum başım murekkep
Kağıt üzerinde
Ölmüşüm çoktan!
Şakagimdan sıyırdikları
,yerde can çeken yalnızlığımın son kursunları
Şiar ( songül eski)
5.0
100% (18)