0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1215
Okunma
Her akşam güneşin bakır rengi denize düşerken
Rıhtıma gelirdi o kadın
Ta akşam karanlığına kadar
Uzun uzun denizi ve batan güneşi solurdu
Gençti, dinçti, güzeldi
Fakat omuzları çökmüştü nedense…
Gözündeki ümidi
güneş daha da parlatıp
kıpkızıl bir renge boyardı…
Birkaç yıl sonra rıhtıma uğradığımda
o kadın yine oradaydı
çiviyle çakılmış gibi
iskelede duruyordu
üzerinde yosun rengi bir manto
Ve sonbaharın hüznü çökmüştü gözlerine
Omuzları sanki " artık bu yükü taşıyamam " diyordu
Bir batan güneşe, bir de ufukta ki sonsuzluğa
Daldı gitti bir süre….
Karanlık inmeye başlayınca rıhtıma
Ansızın neden bilmem
Hızla çıkarınca mantosunu ,
Denize atacak sandım !
Sonra onu iskele demirlerine asıp
Bir yükten kurtulma kararlılığı ile
öyle dik, öyle mağrur
her şeye boş vermişcesine
iskeleyi salladı ayak sesleriyle
Geçmişten geleceğe koşar gibi
Hızla uzaklaştı rıhtımdan
Martılar dalgalara serenat yapıp,
Manto arkasından bakarken
O, akşamın gizemli karanlığına karıştı…
Halit Özdüzen
5.0
100% (2)