4
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
1802
Okunma

kıpkızıl titreyen bulutlar da küser
durur hep
kaybolup giden güneşin güleç yüzüne
bi yerden giderken
başka bi yere geliyor olmak...
ya da tam tersi...
ne küsmeler
ne kırılmalar
yörüngeyi değiştiremiyor
rüzgârlar da şairler gibi
bölüştükleri bulutları bir araya toplayıp
şimşekler ve yıldırımlar hengamesini yakıp
______________bıçak gibi karanlığa çakıp
korkuya gürledikten sonra
gün ışığıyla yüzünü yıkayıp
yarı uyanık uykusuna kıyıp
eski bir seyrü sefere sayıp
ne demekse artık ayıp
anforası gizli, kayıp
_______________dünyanın edebine
"edebiyatdefterinde"
şiirsel fırtınanın denizlerinde
kalemşörler
kanlı süngü uçları gibi gizli
kaçağa bindirilen yaşamın ölümcül dalgaları...
...
varlıkların
sözde en yücesi olan
insan oğlu da ona özenip
sonsuz ve eşsiz tasarımlar ilminin
zerresini dahi hissedip bilmediğinden
gözyaşlarıyla yüzünü yıkayıp
aç bedeni yerine
ruhunu doyurmaya çalışıyor.
ve sonra
bi bildiği vardır elbet yaradanın diyor...
olmayan alacaklar alınsa da veresiye defterinden
daha büyük faturaların ödenmesine zemin hazırlıyor zaman
çünkü öldürdüğümüz her doğru kendimizden bir parçaydı oysa...
en ürkütücü olanı ise bizleri geleceğe taşıyan
nesillerimizi de öldürüyoruz
hiç farkında olmadan...
içimizde
mutsuz bir çocuktu bu sayfalardan geriye kalan.
...
"haydi abbas vakit tamam
akşam diyordun işte aldu akşam..."
5.0
100% (17)