Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
ararat04
ararat04

YA BASTA / ARTIK YETER VE GÖÇ ZİNCİRİ

Yorum

YA BASTA / ARTIK YETER VE GÖÇ ZİNCİRİ

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1271

Okunma

YA BASTA / ARTIK YETER VE GÖÇ ZİNCİRİ

Saygıdeğer edebiyatdefteri üyeleri, uzun zaman oldu yazmadım ama çok güçlü bir kalemi sizlerle buluşturmak için o’un yüreğinden kalemine dökülen şiirlerinden kesitler yazmak istiyorum bu gün, umarım bu vesile ile onu ve onun gibi güçlü kalemleri burada görmek nasip olacaktır...
Koçak


Şiir yazarı Sayın Nejdet EVREN

YA BASTA!/ARTIK YETER!
GÖÇ ZİNCİRİ adını verdiğim bu seri soluksuz/uzun soluklu yaklaşık on yıldır yazımını sürdürdüğüm ve halen devam eden/bitimsiz “BİZ ÇOCUKTUK” adlı şiirimin yalnızca kısa bir bölümüne /her dizesinden doğarak eklenen bir seri oldu.

GÖÇ ZİNCİRİ şiir halkası, can sevgiliye/Gül-e yürekten armağanımdır.

Zincirden zamanlar
Gün gelir kırılacaklar
Selam olsun
ARTIK YETER diyebilen yüreklere...

YA BASTA!/ARTIK YETER!

Soluk vardır kısa, soluk vardır derin ve uzun...Hüznün , umudun ve direncin aynı kaynaktan beslendikleri soluğun yalın çarpması, hayata iz-düşer... İzi sürülür toprağın, nal-gerisinde...Siyah atlar geceden alırlar rengini, ay-ın şavkında bir çizgi gibi geçerler; heybeleri asla boş olmaz...Tarih birileri tarafından yaşanırken birileri tarafından da yapılmaktadır; haritanın yön çizgileri artısından bir kıl gibi işaretlenir...Heybeler o an göze ilişse de dünden gelmedirler oysa ve akarlar geleceğe...Beş kulvarda beşinci yöne koşan, fırtınanın diliyle konuşan, karası geceden kara –ki biri ak-tır, adı AŞK-tır- atları tutabilene AŞK-olsun...At-başı gider hepsi de ne ileride ne de geride...Yürek vardır eğilir; salkım söğüt, yürek vardır dikelir; göknar,ladin, yürek vardır toprağa yayılır; çınar...Yürek vardır göze gelir, yürek vardır dize gelir, yürek vardır söze gelir, yürek vardır dinmez çarpıntısı sözde,dizde,gözde ve eylemdedir; tarih akar içinden ve gücünü ondan alarak ona yansır...çocuklar vardır gözü-pek, en hızlısını koşarlar yüz metrenin;... Ey çocuk yüreğin sığmaz ki heybelere?!
_________“...aşk olsun çocuk, sana AŞK olsun!” C.Yücel...


Atlar vardır gün-sıcak; kanatsız uçan atlar...GÖÇ ZİNCİRİ titrer ayaklarının altında; gün-geceye egemendir nal sesleri....Kanatsız atların önünde kılavuz bir kadın vardır; kara ve uzun saçlı, şalı kızıl, bağsız ve özgür; kartalın kanadındaki gölgeyi izler, şahinin gözlerinde parlar ve attığı çığlık yalçın kayalardan geçer ve ellerindeki dövmeleri işaret eder...Karşısında durabilene de AŞK olsun...Göz-ucuyla görür geriyi ve hep ufuklara bakar; ne durduğunu , ne uyuduğunu ne de ah ettiğini gören ve bilen vardır...
_________” bu dağda yaşarmış söylenmez türküymüş
__________güneşle doğarmış bilinmez öyküymüş
__________yüksekten uçarmış turnalarla dostmuş” Y.Bingöl

GÖÇ ZİNCİRİ halka halka eklenirken bir-diğerine yanmış,yıkılmış bedenlerde hala canlı ve umutları tükenmeyen yürekler yaslanırlar BEDENİN DİLİne...Yolculuk GÖZ-UCUYLA yapılır ve geriye dönüşü yoktur...Sarp uçurumlardan geçerlerken soluklar tutulur, derin ve uzunca bir soluk alınır; göz-ucunda bir yanı sarp kaya, diğer yanı dipsiz uçurum, geçilir yürek çarpmasıyla; KORKUNUN KORKUSU yenik düşerken geceye; ARTIK YETER! diye bir çığlık bırakılır dipsiz derinliklere...Her isteyen bu sesi duyabilir...
_________”neyi önemser isen o-nun sesini duyarsın” Kızılderili Atalarımızdan söz.


SUSUKUNLUĞUN DİLİ güne birikir; sabır taşını çatlatır...Fay hattına kıt-a-ların yüklediği enerjiden fazladır gücü, ÇOĞUL YALNIZLIKlarda gezinir, sığınağı yüceltilerdir; gün gelir DİRENEN bir AĞAÇ, gün gelir DAĞLARDA BİR GÜL, gün gelir ekmek emek ve çocuktur yazgısını ellerine alan...Suskunluğun dili çoğul bir sevda olur açar NAR KIRMIZISIında, ve İĞDE ÇİÇEĞİNDE kokusunu yayar bahara...Suskunluğun dili bir kapıdır açılır YA BASTA-ya; IŞIK OYUN OYNAR renk-renktir, dilde gezinir, dizde gezinir ve en son çarpar yüreği...Tutunabilene AŞK olsun...



YA BASTA!/ARTIK YETER!

göç zinciri
tutunamayanların kol bağı
_______iğde çiçeğinin sarısı
_______çam filizinin yeşili
_______nar kırmızı
_______göğü kucaklayan tüm renkler
_______ışığın oynadığı oyun
_______sudaki balık
_______yaprakta duran yağmur damlası
_______sofradaki ekmek
_______vidada ışıldayan emek
_______fırtınaya direnen ağaç
_______kara kışa teslim olmayan çocuk
_______suskunluğun dili
_______çoğulun yalnızı
_______yüceltilerdeki sığınak
_______göz-ucuyla yapılan yolculuk
_______bedenin dili
_______uçurumlara bırakılan çığlık
_______korkunun korkusu
Meksikalı-nın dediği gibi
YA BASTA!/ ARTIK YETER!
.../..


___________________________GÖÇ ZİNCİRİ

Kızıl şalın üstünde
siyah saçları
rüzgarda savrulurken
dim-dik yürüyordu kadın;
yön çizmekteydi en önde
başı dik
akıyordu kervan
geride...


Katırların, atların, eşeklerin
ayaklarından kalkan
toz-bulutu
dalga
dalga yükselip
anaların sırtında bağlı
uyuyan bebelerin
elma yanaklarına dökülüyordu...


Ellerinde
mavzer yerine
kalem tutan erkekler
kafileye ilmik
ilmik işlemiş
bir nakış gibi
bakışları mağrur
ve dim-dik
gözlerinde gizli
gizli endişeyle
çapraz
nöbet tutuyorlardı...


Köpek seslerine karışan
bağrışmalar, çağrışmalar
ekleniyordu tutunmalarla
tutunmalarla yek-diğerine;
yanağa süzülen damlalar
havadaki toz ile karışıyor
toprağa değmeden kuruyordu;
toprak sallanıyor
çan sesleri soluklanıyordu...




Kızıl şalın üstüne
Siyah saçları savrulurken
dim-dik yürüyordu kadın
yönleri okurken önde
başı dik ve omuzları kalkıktı
bakıyordu kartalın göz-bebeklerine
akıyordu toprağa toprakla
inançla izliyordu;
GÖÇ ZİNCİRİ
halka halka eklenirken eteklerine
kervan dalgalanmaktaydı geride...


Geldikleri yerden
kopararak yanlarına alıp
avuçlarına sığdırdıkları
gün-sıcak umutlarını
kaygısızca çarpıyorlardı
haşin engebelere;
kalırsa son can-larını
sürükleyeceklerdi
ufuk çizgisindeki menzile;
kartalın kanadındaki gölgeydiler
hükümran ve baş-eğmezdiler
eğilmektense
ölmeyi tercih ettiler;
parlayan bir şavk oldular
şahin-in gözlerinde...


Çığlığın yankısı
yalçın kayalardan döner
yüreklere çarparak geçerdi
ölüme de tili-li-li”
GÖÇ-ZİNCİRİ
halkasını ekler
yol açardı sonrakine...


Koçlar, koyunlar,
kuzular ve keçiler,
tavuklar ve ördekler
buğdayı, arpayı ve çavdarı,
bin-çeşit meyve ağaçları,
sebzeler ve çiçekler içinde;
barışçıl-kardeşçesine ve üleşerek;
son kırıntısında ekmeğin,
nasıl da neşeyle uyanırlardı
en derin uykularından
-yar koynundan-
Şengal-in eteklerinde;
bombalar,bombalar,bombalar
bir gece vakti
düşmeyeydi üzerlerine!...


Küçüksu,
23/24/25 Ocak 2008


______________TUTUNAMAYANLARIN KOL BAĞI


Bir ırmak gibi akar hayat
Coşkusu göz-alır
Kıyısında gezinir
Kuru-kırgın-solgun yaprak;
____________________dal kırılır
____________________suda izi kalır
____________________gezinir;
__________________________ay sarı-safran düşer
__________________________öbek bulutları sürükler içine;

Hey havar!
Ne bir ses
Ne de bir soluk
Sessizlik kıyılardan geçer;
______________TUTUNAMAYANLARIN KOL BAĞI
__________________________rütbesizdir neferler...


26/27 Ocak 2008
Küçüksu,
...

________________İĞDE ÇİÇEĞİNİN SARISI

Bilmez misiniz ki
Işık parçalanıp dağıldığında
Yıldızlardan savrulan
Unutulmaz bir dansa başlar
Sonsuza yaptığı yolculukta;
________________Karanlık Deniz ortadan ikiye ayrılır
________________Gök-salıncaklar kurulur otağına
________________Yürekleri sığmaz kalıplarına çocukların
________________Yılmadan koşarlar bahara
________________Dokunarak geçerler çiçeğe
________________Burun direkleri sızlar o an
________________Gösterir kendini
________________İĞDE ÇİÇEĞİNİN SARISI!...


Küçüksu,
28 Ocak 2008

___________ÇAM FİLİZİNİN YEŞİLİ


Yapmışlar el-birliği
kapılar kapanır
___________hep birden
yıkılır duvarlar
umut enkazda
___________toz-zerresi;
___________________üflersin dağılır!

Aç açabilirsen sonra
tut tutunabilirsen
dağılacak avuçlarında zaman;
___________bir hırkadır sığındığın ey faki
___________içine al hepsini
___________________bırak da
___________kaleminin ucunda yeşersin
___________ÇAM FİLİZİNİN YEŞİLİ...

Küçüksu,
28 ocak 2008



____________NAR KIRMIZISI


Kanım akar
____geceden kara
_______doymaz toprak
___________alır koynuna...

sus
ne olur sus
____tütünün varsa eğer
_______avuçlarınla
___________bas yarama
_____________sakın dokunma...

____yoksa da
______boş ver
_______ben giderim
________nasıl olsa uzaklara...

____________NAR KIRMIZISI
________________kan damlar
___________________damlasında gizlidir ölüm
__________________________şekli bende saklı
______________________________sen
__________________________asla dokunma...

Küçüksu,
28/29 Ocak 2008

___________GÖĞÜ KUCAKLAYAN TÜM RENKLER

Mum çeker kendine
______kelebek döner
__________düşer içine,
çiçeğe konar arı
______polene takılır ayağı
__________yaprak kapanır üzerine;

___________GÖĞÜ KUCAKLAYAN TÜM RENKLER
___________ebem-kuşağına takılıp
______________________düşecekler
___________yamalı kalacak mavilikler
___________dokunmaya-görsün kirli eller!...

Küçüksu,
30 Ocak 2008

________IŞIĞIN OYNADIĞI OYUN

Kapılar kapalı olsa da
Buyur hadi gel
Girebilirsin içeri
Aralığından uzatabilirsen ellerini;
_________Akdeniz gibi Duru
_________Fır-hat kadar Asi
_________Ararat gibi yücesin
_________aydınlıktır gülüşlerin;
____________________sız ona
____________________sız an-a
____________________sız yanıma
_____________yarınlara;
____________________yerin belli
____________________kurul baş-köşeye;
_________________________________hüznümü kopar at
_________________________________kalsınlar minder üstünde
_________________________________sevincim ilişisin sol göğsüne


_________en masum oyunu göster bana
_________göster, ki içinde hiç oyun olmayan
_________yansın ne varsa ortasından
_________titresin tüm bedenim, anadan-üryan;
_______________________________IŞIĞIN
_________IŞIĞIN OYNADIĞI OYUN
_________karanlığa çakılsın kıvrak dansından...


Küçüksu,

30 Ocak 2008

______________SUDAKİ BALIK
Ne bir şemsiyesi
ne de bir korunağı
________yoktu ki
yağmur sicim gibi
________denize döküldüğünde
____________sırılsıklam ıslandı
______________SUDAKİ BALIK;
_____________________terini sildi
_____________________saf damlalar ile...

Faylar yüklerini boşalttılar ardışık
kıt-a-lar kopup bir diğerinden
________uzaklaştılar bir-bir ayrışık
rengi yansıdı güneş-ana-yla coğrafyaların
çığlıklar okyanuslarda dalgalandı karışık
yek-diğerine ulaştı
______________SUDAKİ BALIK!...


Küçüksu,
1 Şubat 2008


________YAPRAKTA DURAN YAĞMUR DAMLASI

YAPRAKTA DURAN YAĞMUR DAMLASI
______________________göze-geldi
________gün-sıcak ana
_______________değdi çeperine
_____________________yansıdı,
________ışık oyuna durdu içinde
_____________________kırıldı
_____________________çatladı
_____________________süzüldü
_____________________mor-kızıl
_____________________dışa-vurdu;
______________________________yeşil dipte sessiz
______________________________eğdi boynunu;


YAPRAKTA DURAN YAĞMUR DAMLASI
_______________________karşı-koyamadı
_______________________arz-ın kütle-çekimine
______________________________uçtu kanatsız
______________________________toprak emdi
______________________________tohuma durdu
______________________________ekmek oldu
______________________________emekti can...



2 Şubat 2008
Küçüksu

____________________SOFRADAKİ EKMEK

Kanlı-kara
bir el uzanır
SOFRADAKİ EKMEK
____________yalın
can tedirgin
bırakır yeşilinden soğanı
önündeki siniye...

Kutsal örtü
bir kez çekilir
dizler üstüne,
susan dil konuşur
parlayan gözlerde,
gün kavuşmaz geceye
gün kavuşmaz...

“Gün uzar
yüz-yıl olur”
bilenen yüreklerde,
kan can-ı
ana-damar-dan vurur
örselenmiş bileklerde;
gün kavuşmaz geceye
gün kavuşmaz...


2/3 Şubat 2008
Küçüksu,

__________VİDADA IŞILDAYAN EMEK

Yağlı tulumlar geçirilir sırtlarına
onlar henüz olsalar da okul çağında
VİDADA IŞILDAYAN EMEK
tarlada yerleri harman ola
can kaç para? Can-ı kaç para?’...

Hayatlar bağlanır küfelerindeki karaya
tuz olacaklar ya, kuru soğandan ekmek aş-a
yürek utanmalı boyun büktüyse yazgıya
sökülüp atılmalı, sökülüp atılmalı çöpten kutulara!...

Küçükksu,
3 Şubat 2008

_________FIRTINAYA DİRENEN AĞAÇ


Göç yolunda
___el-ele tutuşmuş
_______çocuklar vardı;
______________kızlı-kızanlı,
______________yalın-ayaktılar
______________bağırları hep açık
______________renk-renk mintanlar
______________cepsiz tül
______________değer tene
______________çarşaf dalgalanır gerilere...

Kara-yağız ve şafak-gözlüydüler
bakmaya kıymadan gerilere
adım alıyorlardı can yüreklerle;
hani taşları vardı üst üste koydukları
toplarla yedi yerden yıktıkları,
topaçları dönerdi çember içinde
uçurtmalar kadar özgürdüler kopan ipte...


Bakıyorlardı ufuk çizgisindeki
______________bulutların-karasına
ve avuçlarını bile ısıtamayan
______________batmakta olan gün-ana-ya;
neler bekler ki kendilerini
______________gitmekte oldukları sürgün diyarlarda
kırmızı mendillerle el-salladılar
______________çocuksu hatıralarına...


FIRTINAYA DİRENEN AĞAÇ
siyah saçlı bir kadın gibi belirdi önlerinde
kızıl bir de şalı vardı, ki savrulur geriye
gün-sıcak bir el gibi dokunur yüzlerine
sıkışır saflar büyüyen çocuksu yüreklerinde...


Küçüksu,
2/3 Ocak 2008

_____KARA KIŞA TESLİM OLMAYAN ÇOCUK

Yoktur doğa-ana-nın koynunda sakladığı yasaları
insanlar yaparlar tabletleri hem de üstü yazılı
yazgıyı açık alınlara acep kimler kazıdı
alanlar boş! alanlar boş! alanlar boş-aldı!...

Teslim oldu can-lar yine karasından kışa
Daldılar hep-beraber en-derininden uykulara
Giden gitti vahhh! Kim kalacak bakalım bahara
Sözcükler çığlık olup da yakıla-dursun ağıtlarda!...

KARA KIŞA TESLİM OLMAYAN ÇOCUK!
yazgı değil bu alnındaki kara
hadi koş! hadi koş! ne olur koş!
koyma beni bir başıma!...

Küçüksu,
¾ Şubat 2008

______________SUSUKUNLUĞUN DİLİ

Fay kırılır içten
________duyulmaz
___________şamata
___________alır da başını yürür;
güne biriktirilenler
geceden beklenir
______________SUSUKUNLUĞUN DİLİ
______________”dipten gelen dalga” dır
______________derinlerde beslenir
______________yüzeye çarpar gün geldiğinde...

Gandhi’nin kafasında paralandığına
__________ingilizin beysbol sopası
__________kolu yorulacaktı –sefil ne bilsin-
_______________kan oluk-oluk akacak
_______________yorulmayacaktı oysa Mahatma;
______________________________açlığın dili
______________________________susacak
______________________________grev dalgasında
______________________________kitle-kitle
______________________________yayılacaktı;
_______________SUSKUNLUĞUN DİLİ
___________________çarpacaktı egemeni
___________________kale yıkılacak
___________________suyu akacaktı Ganj’a...

Dil kemiksiz dönen yaydır
ok gibi çıkar suskun kefeninden
sivri ucunda zehrini taşır engerek
kırılmaz, bükülmez, pas tutmaz
hedefini
asla ıskalamaz...

Küçüksu,
¾ Ocak 2008


____________ÇOĞULUN YALNIZI

Kalabalıklar vardı yanı-başımızda
taşardı ev-ev, cadde-cadde sokaklarımıza
bir su ark-ı gibi dökülürdü sabahlarımıza
katılırdık içlerine içlerinden biri gibi sorgusuzca
ÇOĞULUN YALNIZI
_________yalnızı olduğunu
_______________olduğunu bilerek
_______________________bilerek yürürdük...

Bir zamanlar
yıkıntı kerpiçten duvarlar arasında
el-ayak çekilmiş sokaklarımızda
in-cin top oynuyordu,
________________buzdan sopasıyla;
“nereye gitmiş –ti- bu evler?”
ne olmuştu –ya- bu insanlara!?
canlar dayanmışlardı pencere yerine kapılara...

ÇOĞULUN YALNIZI
_________yalnız geçti aralarından
_________ellerinde is,
_________kisvesinde yanık kokusuyla;
______________________adım aldı
______________________sürgünün dar yollarında;
_____________________________karıştı kalabalıklara
_____________________________saklandı
_____________________________saklıydı
_____________________________germecin ucunda
_____________________________taş oldu sapan-a...


4 Şubat 2008
Küçüksu


________YÜCELTİLERDEKİ SIĞINAK

Kervan yorgun
ağırdan alıyor adımlarını
durmak istercesine bir yürüyüşteler;
bedenler can-hıraş bitik
uyku göz-kapaklarına yapışık
tenler terlere karışık,
gece ala-karanlık
yağmur, sis
uluyan çakallar
doğa-ana haşin;
acımasız
kan-kusuyor...

Bir telaş gezinmekte
sinsice öbeklerde;
karnı aç bebekler ağlamakta
sütsüz kalmış analar
kurumuş toz, kurumuş su, kurumuş doğa
kan, çanak tutmuş göz-yaşlarına;
çocuklar sokulmuşlar yan-yana
dişler takır, eller ovalanmada,
erkekler dört dönüyor hem sağda, hem solda
kadınlar umarsız kalmış bakıyorlar bir boşluğa...

Siyah saçlarını
kızıl şalında savuran kadın
fırtınanın uğultusuna kulak kabartmış
rüzgarla konuşuyor;
_______________durmuyor
_______________dim-dik
_______________hala yürüyor...

Dağların efendisi
ovaların hakimi
saçı sakalı ak
Hızır, Hazır, Nazır!
nerede hırkan?
ya medet!...


YÜCELTİLERDEKİ SIĞINAK
açıyor tüm kapılarını
kadın yol veriyor hepsine
geçiyorlar içeriye,
o, kapısında Şar-ın
dim-dik beklemede;
_______________anaların anası
_______________babaların baba
_______________Hazır-ın Nazır-ı
_______________kol-kanat geriyor tüm yüceltilere...


Küçüksu,
5 Şubat 2008


_________GÖZ-UCUYLA YAPILAN YOLCULUK

Fırtına dindi
sis dağılmak üzere
yolculuk vakti geldi
şafak sökmek üzere...

Bir köyden geçtiler
_________ki, o köydekiler
sardılar, sarmaladılar,üleştiler
ellerinde ne varsa-yoksa
hepsini onlara verdiler;
onlar yeryüzü cenneti-nde
en güzelinden bir gün yeşerttiler;
onlar tek yürekte tek bedendiler...

Bir yar kenarında
tek-sıra dizildiler;
GÖZ-UCUYLA YAPILAN YOLCULUK
başlamıştı,
geriye dönüş yok,
uzun bir soluk aldılar
ve yürüdüler...

Küçüksu,
5 Şubat 2008

____________BEDENİN DİLİ
_______________UÇURUMLARA BIRAKILAN ÇIĞLIK
__________________________KORKUNUN KORKUSU


Dil kurumuştur
çıt çıkmaz
adımlar altında
uçuruma yuvarlanan kayaların
sesi yankı bulur yüreklerde;
BEDENİN DİLİ
________yaslanır yüceltiye
______________tanır onu
______________kucaklar sevgiyle
_____________________el değer sevgiliye
_____________________ten değer
_____________________can değer...


Küçüksu,
5 Şubat 2008


UÇURUMLARA BIRAKILAN ÇIĞLIK
_____________”YA BASTA!/ARTIK YETER!”
_____________çöker diplere
_____________izi kalır geriden gelenlere
_____________gösterir kendini
_____________kulak kabartan her yüreğe...


Küçüksu,
5 Şubat 2008





KORKUNUN KORKUSU
bir gölgedir oyunu;
____________yenik düşer geceye
____________siyah saçlı kadın
____________yürüdükçe en önde
____________sinmiş ayaklarına bir kere
____________kartalın gölgesi bile
__________________________Laliş, sen uyu iç-huzurla
__________________________yar- Şengal’in koynunda...


Küçüksu,
5 Şubat 2008


YA BASTA!/ARTIK YETER!

Nehjdet Evren

www.adalettr.org/showthread.php?t=1154 Sitesinden alıntıdır

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Ya basta / artık yeter ve göç zinciri Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Ya basta / artık yeter ve göç zinciri şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YA BASTA / ARTIK YETER VE GÖÇ ZİNCİRİ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL