15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1406
Okunma
İnsanoğlu, hayatını hep arayışlara adamıştır, tarihin süzgecinden ilmik ilmik geçirirken canını, aradığı "ben"i BULDUĞUNU varsayıp kilitlendiği objjeye ( kişi ya da aşk sandığı )
takılı kalır bir süre, "budur aradığım" der, ancak gün gelir ya kendisi ya da "bu-dur" sandığı kişi/ler, kilidini paramparça edercesine, aşkı, sevdayı, güveni, bir bir dinamitler ya da dinemitleriz. kopma noktalarında ise hep oturur birilerini suçlar kendimizi kandırmaya devam ederiz, oysa oturup bir ayrılık oluşmuş ise burda hata ya da katkı payım nedir diye sorgulamayız kendimizi, hep baskın çıkarız ve tüm geçmişi hiçe sayarak bir anda yok eder ve karalamaya başlarız karşımızdaki kişiyi, ki o kişi daha belki bir saat öncesine kadar vazgeçilmez, her şey olan, aşk, sevda hatta bütünü olan kişi olarak addettiğini pervasızca ve unutarak hep baskın çıkarız... kişi olarak hatam neydi, neden yaptım biteceğini bile bile bir aşkın, eğer yaptı isem de bitmesini istemişimdir, duymayacağını anlayamacağını bilsem de... demekki hata bende... sorgulamalıyım kendimi demek en dürüstçe bir hal ve harekettir...
sevdaya cellad - kara gözlerin
bir anlık " ne olur ki nasılsa duymaz " aymazlığın
bir hayatı dinamit misali edeceği düşüncesizliğin
kahrolası kapris ve kendine bile güvensizliğin
faili olduğun bilmezliğinde aşkı sorgulamaya hakkın olmaz ...
katlettiğin yüreğindeki sevda,
ruh ikizi addettiğinin bedeninde param-parça
her bir hücresini gözyaşlarında kana bulamışsın artık...
çekmişsin geçirdiğin ilmiği boynuna aşkın,
vurmuşsun tekmeyi idam sehpasına,
cesedini hoyratça seyretmenin aymazlığını
yüreğinde hissetmediysen eğer acısını,
sorgulamaktan uzak isen hatalarını,
yok oluşunda sevinirsen belki de sevdanın ...
yolun açık olsun, buraya kadar demiş,
bir başka limana yelken açmanın,
ince matematiksel hesaplarını yüreninde yapmış
kaybetme korkusundan arınmış isen şayet...
isyan hakkından da feragat etimiş
kazanmak değil aşkı, zaten kaybetmeyi
göze almış sayılmazmısın ? sorgulanması gereken
kendin olduğunun bilinçsizliğinde kavrulmalısın dost...
-I-
Zemheridir sevdalarım,
kar etmiyor alev, üşüyorum...
hesapsız - kitapsız tatmin duygular,
önünü - ardını hesaplamadan...
ikiz ruh yaradılmış mı, bilmiyorum dost ?
her fırsatta arayışında saklıdır cevabı ?
ayrılık noktasında gözlerine saplanır,
KOCAMAN VE HÜZÜNLÜ BİR HAYIR ?
sonrasında, oturur sorgularsın yüreğini ?
hata yaptığının bilinçsizliğine sığınırsın bazen,
an olur ki, uzaklaşırsın duygularından, sözünden ve yüreğinden,
uzaklaştığın nokta, yüklediğin - sevdanın kopma anı olduğunu,
günü gelince , dizlerini yüreğine dayayıp ,vurarak anlarsın ancak...
avuçlarına döktüğün nar kırmızısı yaşların, hançer olur yüreğine,
ama , iş işten geçmiştir... anlarsın,
kar etmez feryatlar, sızın, alır seni senden...
ayrılık ya da bitimler, gebedir her zaman hayata,
realiteleridir bunlar aşkın,
zira bizler doyumsuz-uzdur her şeye olduğu gibi... sevdaya da...
başlar dövünlemer, karşı suçlamalar, isyan ve göz yaşı... sel olur ...
ancak, ben ne yaptım tanrım ? sorgusundan uzak ve bi - haber...
çuvaldızı ,sevdaya batırmaktır, oysa iğneye değinmeden ayrılık !!!
sevdalar-aşklar ve de tutkular,
tıpkı beyaz bir peçeye benzer dost, leke kaldırmaz,
tek güvencesi özüne dokuduğun ,güvendir mayası,
ekşimeye gelmez, kaçırır tadını, acı olur her damlası..
her hatırlayışı, ölüm olur, düğümlenir nefesine !!!
sarsılmayaversin halkası zayıf yerinden güven,
orarılır mı ? kaynak tutar mı ?
tutsa da şeffef değildir, doğuşunda olduğu misali aşk ?
gerisi, her anı kahır, gam , keder ve isyan...
Timsah göz yaşı değil ise eğer,
yürek darma-dağan...
oturursun yüreğin kuytu köşesine,
ilmiğini geçirirsin , en zayıf yerinden boynuna aşkın
hatayı - sevabı ve günahı geçirirsin sırat keskininden,
ama ne fayda, koca bir aşk,
tutkulu olduğuna, kendini bile kandırdığın sevda,
yok oluşu, gözlerinin bir an karalığına kurban ...
feryad etme hakkını bile kaybetmenin çaresizliğinde,
kavrulur bir bir düşlerin, hayallerin ve sen...
YOK-OLUŞUNDA SEVDALARIN.....
KOÇAK
18.06.2008