11
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
890
Okunma

Şöyle bir dön arkana bak
ne çok yürümüşüzdür tanımadığımız insanlarla
aynı yolda iç dünyalarını bilmediğimiz
ve bağ kurduğumuz cesaretsiz sorgularımızla
yaşam doludur hıncahınç
kavak yaprakları gibi döküldü döküldük yollara sonbaharda
bir çok çehreye aşina
isimleri dillerin ucunda unuttuk ve unutulduk
ne varsa kim varsa
Oysa, ne çok şey vardır konuşulmamış
veya konuşulmuş o an havadan sudan
kimbilir farkında olmadan paylaşılan
bir örtü gibi gökyüzü örtülmüş
dokunulmamış yüzeysel acılar
ve dağlar kadar çok uzaklarda
ertelediğimiz yaşam kaçkını zamanlar
gururdan ve kibirden değinilmemiş nazarlar
Kırmızı bir ayakkabı gibidir
çocukluğumuzdan kalan anılar
ansızın yağmurlar bastırır
uyanınca zaman kış uykusundan
Ve sarı nergis çiçekleri
cigaramın külünden düşen kıvılcım
şehrin soğuk yüzüdür
belki de baktığımız panoramadan
kış giysilerini giymiş mevsim
sonbaharın kızıl saçlarında hatıralar
koyun koyuna yatıyor şimdi
ne eski bir kitaptır ki
kitaplıklarda uyuyan
göz ucuyla bakıp, parmak ucuyla dokunduğumuz
kusurlu bir sevmektir
Seni defalarca okuyamamak
hangi Haziran akşamında kaldı
o sıcaklık ve Lambadan sızan ışık
Mangalda yanan kor gibi güneş
bulutsuz mavi gökyüzü
toprağa uzanıp kolunu yastık yaptığın
ve erik ağacının gölgesinde ki günler
ne kadar uzak
ve hayalde ne kadar da çok yakın!
ve belki de hiç bir anlamı yok!!
Nurten Ak Aygen
25.10.2015
5.0
100% (25)