22
Yorum
32
Beğeni
0,0
Puan
1367
Okunma

sayrı aşka inancım yok
kılıcının ucu dokunur geçer
küflenir eskir gülüş tenimde
bir vuruşluk canı vardır öyküsünün
içinden yıkılmıştır merdivenleri
pörsür yırtılır o günler takvimden
bir anı kalmaz kalbimde dikeni acıtan
oysa ne çok yıpratmıştır eskiden
yalnız düşlerde var olan gözler
dilime dolanmıştır anlamsız sözcük
ıslatmıştır evimin önünü
o kâğıttan yapay yağmurlar
dua ettiğim de olmuştur
birlikte bir bardak çay içmek için
ya da onun sevdiği bir şey içmek
salaş bir yerde kuru sandalyede
yeter ki duruşuyla kursun oyunu
o çocukça duyguların ormanı
konuk alsın sarayına
artık böyle sevdalar kaldı mı bilmem
daha başlamadan ölü
bütün çiçekleri zehirli
ilk dokunuşta ölür arı
yakınına yaklaşamaz kelebek
bilmem cinsiyeti olur mu aşkın
öyle daha başlangıcında erkek..
25. 10. 2015 / Nazik Gülünay