16
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
836
Okunma
Bir sevda ver bana Lâvinya
göğe ipek süren kanatlarının nazenin edasından…
Neretva’ da titreyen maviliklerinden gözlerinin
koynundan boşaldığım çağlayanların şafağından …
Yağsın kar beyazı şahikasından üryan sancıların göğü
Eteklerinde papatyalardan bir düş
düşsün kanatlarından
yüzünde okşanan hayallere melaikeler
Ah! Lâvinya
haylaz rüzgarlarımın mavi kelebeği
sarı saçlarının nergislerinden aksın yangınlarıma kor kor güneşler
Şurada emziğinden kesilmiş bir kuzu
Soluğunda kanaması koklanılmamış güllerin
Uçtu uçacak canımda kefen yırtıklarından cıvıltılar
Ağız suyunda bir bebeğin donmuş kuşlar
-bir yüreğimden kalkışlarından
bir yüreğime konuşlarından-
İpek şalından bir yığın
altında altın saçan özgürlüğün don vurmuş sureti
çığlıklarından yükselen seslerin ruhuma dalga dalga yayılan esareti
Üşümüş minicik parmaklarında ceninlerin ezilmiş uğur böcekleri
Burnunun ucunda bir düşün gün görmeyen isi
Hepsi seni fısıldarlar kulağıma
içremde boğulmuş pür hun bağırışların son durağı
gövdeyi çoktan getirmiş bıldırcın sağımlarının
sızıntılarıma süzülen mağrurluğu
dokularıma parçalanan nefesinin acısı Lâvinya
-bir bedenden ayrılışını
bir bedene dönüşünü-
Ah!Lâvinya sevda ağacımın yalnız çiçeği
bir kırlangıç göçer ağrılarımı Saray Bosna’dan
Mostar susar hüznün serenatlarını semalarda
Vav misali çırpınışların zerre derinliklerinde
sığ efsununa banar yanan yüreğini ay
Fıstık çamlarının kozalaklarında tırtıklanır
mavisi sana doğmayan gecelerin
Ah! Tanyelinin salınımında
şuh duruşlu kızım
yağmurlarımın kirpiğinde güneşsiz ağrım benim
Yakamozlar su içmeye iner
bakışlarının bakışlarıma silkelenen çiy’inden
Seçeler dizilir dallarına vaktin
adının konçertosu başlar
ruhuna üflenen hazzın sonsuzluğa akan o mağrur huşusundan
Bir meltem dökülür tizlerinden
aşılanır eriminin şerbetlenen tadında nisanlar
Katliamın izlerini siler gözbebeklerinden ağlayanlar
çoşar Sava
Sarı saçlı bir kız çıkar içine kırılan koynun okunuşlarından
buğulu akislerinin safranlarından gülüşlerine akar
Kırılır elleri ihanetin
Karaciç’in hain döllerine iner ölüm meleği
bükülür beli Mladiç’in
Utanır filizlenişlerinde ki körpe çürükler utanır Lâvinya
ölümün kapkara isi utanır
bir haydut gibi çökerken kaburgalarının çatırtısına
nefesinde boğulan İnsan Haklarının hırıltısı utanır
Kül rengi bir düetin kılavuzluğundan damlar kelebekler
her birinin kıpırtısında yitik bir can kardelenlerce dirilir düştüğün bedenimden
yere çöker ahh arş çığlıklarından yükselirken sahibini arayan ruhların
İşte o an Lâvinya göğsüme dayandığın o an
eğilir gökler alnında ışıyışlara
ölümsüzlüğü içer kirpiklerinden cemreler
İçime sancıyışlarında polenlenir denizler
elleri yanlara düşen o halin dirilir bir daha dirilir Lâvinya
göğsüme dayanır ah ellerin
Kanatlanışlarının sessizliğinden kopar bucaklarım
saçlarının sarısından sürer pıhtıcıklarını gelinciklerin
Yağmurlara arınır ağulu uçlarında serçeler
Sustuğun yerlerinden doğar rüyalarıma geceler
şavkından masmavi gökler yağar Lâvinya !
’’Güzlek ’’
5.0
100% (16)