8
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
1857
Okunma

eylül
çok eski bir aşkın hikâyesidir
hopa mapushanesine
bir çift temiz çamaşır hatırına
bir günlük yolu yaya giden kadının yüreğinde
yokluk, yoksulluk ve dökülen kardeş kanı günlerinde
daha babam dokuzundaydı
anam yeni doğmuştu dokuzyüzkırkikide
dedem nazımın oturduğu o pencereden
yedi yıl mavi bakmıştı paslı demir parmaklıklardan
eylül onmaz
yağmur güne ayılmaz
geçti mevsimler yıllar yaşanana sayılmaz
eylül dedem kokardı biraz yüzüme yağar hüzün
ondan öğrendim...
yürüdüğün patika yolda
gömleğine takılan diken kamçı gibi savrulmasın
ardınca gelen dostunu sakın yaralanmasın diye...
ondan öğrendim ayazda kocakarı soğuklarını
ondan öğrendim zemheri uzadıkça ardı bahar
hüzünlü köy türkülerini ve en güzel eşkıya hikâyelerini ondan..
bu sene kış ağır geçecek dedi dedem
döndüm baktım
sert bakışlı az konuşan adam
yüzünü gökyüzüne çevirmişti
baksana dedi.. koca gürgen işte
yapraklarını tepeden dökmeye başlıyor
doğa hiç yalan söylememişti insan oğluna
gürgen toprağa yakın dallarından
dökse yapraklarını kış rutin geçerdi
ama işte o sonbahar tepeden dökülmüştü
tecrübeyle sabitti ve o kış çok kar yağmıştı...
eylül son
sonbaharıydı
son kışı son bakışıydı dedemin
hazan geldi Allah’a ısmarladık öğretmenimi
...
eylül hazan
geçti bahar tükendi yazan
takvim yaprağı da ayrılığa ağlar bazan
eylül ölüm
gencecik delikanlıları tam onikiden vuran
toprağa gömülen kitabın sözleri duvarda duran
"tek
yol.." keser generalin efesi
işkencede polis nefesi
geceleri uzun çalan bekçi düdüğü sesi
eylül ihbar
toprağa fısıltıyla düşen yapraklar
bir masala kandı çocuklar eylüle kadar sonra sonbahar
eylül isyan
bir veda havasıydı Ahmet Kayanın sazında
fabrikada ıslak çay tozu arasında mevsimlik bir işçinin gün sayısında
...
muhbir üçüncü karısını eskitmişti
ama "karı koca gibiydiler" demişti
bir aşk’a kibrit suyu serpmişti
kibritçi kız daha üşümemişti
ve sonunu düşünmemişti
bir kibrit çöpüne kanakanmıştım
bir simsarın kapısında donakalmıştım
azrailin işi ne şeytanla
kaç kapılı cehennemden bakmıştım
"bunu asla yapmamalıydın" demek de neymiş
ayrılmıştın daha beş dakika önce eylüle ne
işçisin sen haddini bil dedin dimi yüreğine
minibüsün şoför yan koltuğunda düş yola
yol deniz oluyordu
deniz neden tuzluydu
deniz kimin bir sürü göz nuruydu
ağladıkça içine dalgalar vuruyordu
ağladıkça için için yüreğin ölüyordu
gözyaşları da çiçek açardı eskiden
şimdi kuruyordu
...
eylül yağmur
akıyor onbeş gün sonra ırmak yolunda
kim kimin neyiydi belli değildi
kim kime neyi sordu
kim ne yordu
kim
ısrar ediyordu
ne işi vardi o insanların orada
ne ince hastalıkmış kara sevda
sonra
sen felah
ben işçi oğlu işçi
sen aleme muktedir
sol elimin orta parmağında
alamet bir kelepçe ömür billah
ve hala.. katilin torununa kız mı verilir alimallah
eylül
biraz hüzün
yüreğim aşk’a küskün
ve ayrılık yanındaki büyük yalnızlık
eylül en çok da ölüm kokar eskilerden dededen kalan...
5.0
100% (14)