1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1326
Okunma

Eylül.
Canım sıkılıyor yine
Dayanamıyorum Eylül, dayanamıyorum memleket hasretine
Sık, sık sesler duyuyorum.
Birileri beni çağırıyor gibi geliyor, kendine.
Eylül.
Közde mısır kokuları geliyor burnuma
Güzel olur sen’ de bilirsin değil’ mi Eylül, bu aylarda yanında taze ceviz ile.
Bir’ de pekmezi vardır, bizim oraların /bilirsin.
Şimdi kaynamaya başlamıştır kazanlar dolusu pekmezleri
Mutlaka vardır pekmezin köpüğünden içenleri
Asma yaprağı ile.
Pekmez kazanlarda köpük, köpük kaynarken.
Vardır değil’ mi Eylül.
Sen bunun, en doğrusunu bilirsin.
Bilmeyi bilirsin’ de, yine naz edersin bize.
Eylül.
Eylül.
Bilirsin güzel olurdu, bizim asmaların üzümleri
Simsiyah sarkardı, karaağaçların dallarından genç dana gözleri gibi
Kütür, kütür ederdi, insanın ağzında yerken.
Söyle öyleydi, değil’ mi, Eylül söyle?
Eylül.
Eylül.
Dediler’ ki bana Eylül
Çok yollar yapıldı şimdi, senin gidemediğin bağların bahçelerin arasına.
İster var git, arabayla
İstersen yürü git, elindeki bastonunla.
Benim bu duyduklarım ne dersin, doğru’ mu Eylül?
Doğru mu?
Eylül.
Gücüm yok gitmeye
Gitsem bile korkuyorum, bir daha geri dönemem diye
Gidemem Eylül;
Gidemem ölür kalırım oralarda’ da, çoluk çocuk benim yüzümden rezil olur diye.
Eylül
Eylül.
Hasretim dinsin diye ara sıra bakıyorum oraların resimlerine’ de
Öyle çok değişmiş ki oralar..
Benim doğduğum yerler benim bildiğim gibi değil.
Hem daha güzel olmuş, hem de fakir diye kimse kalmamış bizim memlekette
Apartmanlar yığın ile
Yaylalarında köşkler yeşili ile
Vadileri kucak, kucağa sarmaş dolaş yeşili mavisiyle
Ben erken doğmuşum Eylül, /erken.
Boş ver Eylül, bu kadar sohbet yeter boş ver haydi sana güle, güle.
31 Ağustos 2015-08-31
Ahmet Yüksel Şanlı er
5.0
100% (2)