9
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
1698
Okunma

Nizamı belirsiz, kırılgan bir gölgenin yerdeki izdüşümü.
Sona ramak kala meylerken gönül
Ve haykırırken avaz avaz:
Haydi, ne duruyorsun
Kır zinciri.
İzafi bir tutanak altında imzaladığım o çınar ağacı:
Yadırgasam da geri duramadığım
Sussam da gözlerimle konuştuğum.
Rabıta engin ve nelere düşkün isem,
Sırtımda küfem
İçinde satır satır döşediğim
Ne var ki susup mütemadiyen
Tedirginliğime rest çekemediğim.
Günlerden tereddüt anlardan silik
Varlığım hepten kayıp
Gözlerimde ezik ve üşengeç bir izlek
Yansırken son resim kayıtlı iken bellek.
Sondan bir evvel
Milat belleyip de altına imzamı atamazken.
Dokunaklı bir mizaç:
Ellerimde yoksunluk
Vücudum titrek her dokunuşunda rüzgârın.
Muaf tutsam da son veremezken
Yok saysam da görmezden gelemediğim
Reddi güç kabulü güç
Patavatsız bir sancı
Akabinde içimden taşan ebedi kaygı.
Damıttım hüznü ömür boyu
Yargıladım da benliğimi
Veremedim gitti hükmü.
Yol bildiğim mecraların büyüsü mü yoksa
O var oluş ve kayboluş…
Mukadderat saklı en derinde,
En asil, en devrik cümle:
Beynamaz bir aşk olsa da beşerinki
Sanma sakın eremeyeceksin en yüksek mertebeye.
İmgeler yığılı,
Hazin onca hatırat
Kıyısında köşesinde neler saklı
İçinden çıkmadığım en titrek hayal
Dokunup kaybolduğu her sefer.
Debdebeli dokunuşlar hükümranlığında nefsin
Kıyamet habercisi nasıl görmezsin,
Demek olsa da tek çare
Sığındığım tek durak
Görünmezliğin nezdinde;
Bilip bilmeden içine düştüğüm onca tuzak
İçre açılan nice kapı ki sırlarım eşiğinde
O var oluşun her adımımda yaklaştığım
Gönle sırdaş tek Aşk’ın
Geri çevrilmediğim an’ın olmaz mı hikmeti.
5.0
100% (19)