bu acı fazla gerçekbiline ki bu geceyi de yine ilikledim gözlerime... bulut arkası ay doğmuş iltica yüreğime kime ne hatta sevişmelerimizin üzerine güneş doğmadığı sürece de bana ne... Hatırla ey peri o mesut geceyi diyemeyeceğim çünkü o gece sadece ben ve bir de bendeki sen vardı düşümde ama sürekli kumsalda gördüğümüz yaşlı adamı hatırlarsın hani piposunda tütün yerine deniz olan ihtiyarı her tüttürüşünde nasıl da dalgalanırdı kumsallar ve sürekli suya taş atarak oluşan halkalardan falımıza bakardı bakmasına bakardı ama hiç bir şey söylemezdi donuk mavi gözleriyle gülümseyip her seferinde iki damla yaş dökerdi biline ki yokluğunu üzerime giydiğim günden beri o ihtiyarı aradım kumsallar boyu ne duyan var ne de gören kim bilir belki de hiç yoktu denizlerim gibi hatta sana kurulmuş gecelerimin mesaisi düşlerimden birinde de “Eidothea” yı misafir ettim gizlice düşünsene o bile tanımıyor ve diyor ki “aslında sizin denizleriniz o ihtiyarın gözlerinden süzülen iki damla yaştır” aklım bir o kadar karışık bedenim uyuşuyor bu acı fazla gerçek bir bilsen ne çok bulut biriktirdim gözlerimin arkasında sağanaklar dolusu kanadım yokluğunda anladım ki bu aşk düşlerimde nöbette düşlerim ise gecenin çıplaklığına müebbet ve bir o kadar sana tutkulu ve aşk tanrısının oklarını yetiştiremeyeceği kadar soluksuz. ilhanaşıcı/ağustosikibinonbeş |