6
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
3018
Okunma

...
seni sevdiğim zaman aşktın
adını aşka ben verdiğim için -bu yüzden başka bir kalple böbürlenme-
Notre dame de Paris’i dinlerken
oturup Quasimodo’ya şiir yazan ben, üstelik gözlüklerime silecek takıp
kamburuyla eşdeğer bir kalp
ve sığınak iti kadar sadakat görmüştüm
hani çirkin sayılan bir yüzde
hani açlıkta sefalette
erimiş mum kokuyor diyordu herkes
çiçek kokuyordu duymasını bilene
ne yaparsan yap
kimi giyinirsen giyin
hangi duyguya hizmetse oyna
seni bir şarkılık -kamburu iyilik dolu bir kalp yendi-
ne eşşşşoğlusun aşk!
ne zaman tebessümle adına dalgınlaşsam
hani severekten
hani şefkatlen
iteliyorsun yüzümü ve kalbimi çıkmaza
neyse bu aramızdaki (arandaki) kin nasıl bir şeyse bu nefret
Allahım beni affet
-Ellerim şiire düşüyor ben kaçmak istedikçe-
....keşke öptüğümde kurbağayı, dönüşmeseydi prense
kurbağa kalsaydı
ve mevki, maddiyat, etiket sırmalarından
ve süzülmeseydi kibir paçalarından
ölmeseydi aşk(ım)
ağzı sitem dolu, eli şiirli, bir katilim şimdi
bağırsam, kızsam ne fayda
dilimde küskün bir çocuk uyumakta
ey benim
yarım ağız cüretim
patavatsızlığım
neredesiniz?
ancak her şeye rağmen sevenler bilir
insanın eliyle kalbini tutacağı andır
çıkmasın diye içinden a ş k
haybeden sevmiş olabilsem de
alışkanlığa ve sadakate düğme iliklettirir şu bendeki fransız güpürü r u h
hepsi hepsi bu işte
yalnızca prensin içindeki kurbağaya hürmeten
-aşk kim siz kimsiniz-
büyülü bir asaletten başka!
soulmate