32
Yorum
46
Beğeni
5,0
Puan
2421
Okunma

ey ben insanım deyip de müsveddeliğini bile yapamayanlar
sahi sizin neyiniz de var nerenizde de barındırırsınız o insanlığınızı
kalbi yapınızın neresinde var ki insanlıktan bir iz
tüm değer yargılarını o bu şu ve dönmeler ayak altı kirletirken
hani senin dilinden düşmeyen o azametli demokrasin de nerede ikamet etmekte
hani senin o çoook muhteşem dediğiniz emsalsiz medeniyetiniz
hani çağdaş toplum dediğin ögelerin nereler de seyri sefa eylerler
geri kalmış zavallıları öldürüp yakıp yıkmaktan başkaca ne ve neyi yaparlar
Afrika da ki kemik yığınlarını artırmak değil midir tek gayeleri
nerede o dosdoğru dediğiniz adaletiniz
nerede kaldı ortalık da görünmeyen o vatan millet bayrak anlayışınız
her yanımız da fitne fücur hasutluk dans ederler
her tarafınızda da hırlı hırsız arsız ve hayasızlar
ve ırz düşmanları adice cirit atıp da tutuyor
sanki hep kardeşlermiş gibi de kol kola geziş de dolanıp da duruyor
peki sen ben biz sizler onlar ve bizler de kimiz
ve siz biz onlar da bu işlerin de nerelerin deyiz
hani nerede ar edep haya saygı sevgi namus birlik bütünlük anlayışın
daha sen anana babana eşine dostuna kızına akraba ve çoluk çocuğuna bile
sahip değilsin ki kendi özüne de sahip oluyorum diye bilesin
bir bak şöyle etrafına da
g
ö
r
kimin eli kimin cebinde hiçbir şey belli bile değilse ne dersin
hayır hasenat iyilik etmek insanlara saygı sevgi beslemek o kadar zor mu ki
bir şirket kurup da idare etmekten de daha da mı zor
yoksa insan hayatını kurtarmak koruyup kollayıp da gözetmek
silah üretip pazarlamaktan daha da mı zor
imar etmek ağacı yaşatmak tabiatı sevgi içinde korumak
atomu parçalayıp da yakıp yıkmaktan daha da mı zor
ki hep kan
ki hep zulüm
ki hep de her vakit çıkara dört nala koşup da durursunuz
geçmişimize dönüp de iyice bir bakın
o şan şöhret ve üstünlük nerede neyle nasıl elde edilmiş
aile yapısı sevgi ve saygı anlayışına da bak da gör ki anlayasın
geçmişine dön ki yüzünü
biraz atalarından insan olabilmenin feyzini alasın
şu anki betonlaştırdığın evlerin içi de dışı da soğuk mu soğuk
cansız duygusuz kör bir dört duvar san ki
her yanıyla sağı solu sobe aysberg dağı gibi
buzuldan yapılmış sanki
devamlı da radyasyon yayan bir beton kütlesi
kendi özüne bile faydası yok kendini dahi ısıtamıyor ki
seni bağrına basıp da ısıtabilsin
içimizi dışımızı yozlaştırıp ta buzula çevirip duruyor gönlümüzü
her yönümüzle hissizleşdik
söyle ne ve kimin bunlar nerde doğdu bu biçimsiz biçim
vicdanların esamesinden artık bir zerrecikte kalmadı
varsa da yoksa da her bir şey aile içinde de çıkarların için
her türlü huzuru bulduğumuz o eski evlerimiz böyle miydi ya
üç nesil bir arada huzur ve mutluluk içinde birlikte huşuyla yaşardık
ruhumuzu okşayan o cumbalar da ne mutlu umutlar doğardı
alt katlar çoğunlukla taştan olup hizmet odaları kilerler ve ahırlara
bahçenin avluları çoluk çocuğa huzur aşılardı
su savaşı yapılan mermerden işçilikli havuzuyla
üst katlarda sofa sofaya açılan geniş ve ferah odalarıyla
birlikte abdestlikler yer alır
içte ise yüklükler dolap içlerinde banyolar nişler yerli divanlar ve ocaklar
bazılarının içinde ise mermerden yapılmış süslü havuzları bile vardı
zengin süsleme sanatına ise tavan ve duvarlarda da ustalığın tüm hünerleri sergilenirdi
bahçesinde çardağı ile rengarenk çiçek ve ağaçlarıyla
cumbalar dar uzun pencereler kepenkler kafesler ve kuşlar için kuşluklar’ı barındırırdı
görkemli çatıları o ihtişamlı geniş işçilikli saçaklarıyla
taş ahşap veya kerpiç tendi yapılarımız
kışlık kilerler’i bile vardı küp küp bol erzaklarıyla bir kış boyu da yeterdi
birde bizi huzura çağıran cümle kapısının muhteşemliği vardı
erkeğe ve kadına ayrı ayrı ses veren bir çift tokmaklarıyla
içine girdiğimizde huzur bulduğumuz sedirli ve ısınılan tandırlı odaları ile
tahta kaplıydı yer tabanları içimizi ısıtan sıcacıklıkta
odun ocağında pişerdi dedemizin hopurdat arak içtiği o mis gibi kahveler
daima azımıza çok şükür çoğumuz azalmış olsa da her an şükrü haykırırdı diller
insanlarımız da tıpkı evleri gibiydi sımsıcak iyi kalpli sevecen ve vefalı
kadınlar ve kızlar cumbada beklerdi eş baba ve dedelerinin gelişlerini
ilk onlar açardı boyunlarına sevinçle sarılacakları büyüklerine kapıyı
evlerin her bir tarafı saygı sevgi şefkat ar edep haya kokardı misler gibi
ayıp denilen bir şeyleri barındırırdı o saf yürekleri
evin kendisi de tıpkı insanlar gibiydi onun da bir kalbi vardı
kalbi gel gel diye de atardı
şimdi ki evler gibi ölü değildi capcanlıydı
insanlar insanlıktan çıkınca onlar da o zaman bir bir öldüler
oysa şimdi sopsoğuk oldu her bir şeyimiz üşüyüp de duruyoruz
ne bir dost kaldı ne bir yaren
kendi başlarına giden başı boş bir merkepler sürüsü gibiyiz
ne zaman ki biz özümüzden koptuk işte o an
esir olduk medeniyet denilen tek dişi kalmış canavara
o vakitlerden beridir ki insanlıktan çıktık
dost hısım akraba sevgili komşu ve arkadaştan olduk mu hep kaçar
çıkarlarının ipi boynunuzda dolanır durur insanlıktan habersiz
şimdi bize sayenizde dost veya sevgili dediğimiz tek kara toprak kaldı
çok şükür ki sizin gibi satılık olmadılar olmadık daha çıkarlara
özlerine yaratana bağlı oldukları için de ilelebet sahipler
analarımız gibi bizleri şefkatle
bağrına sevgiyle ve hasretle basacaktır kabirler
sımsıcak çık duyguların içinde de
sarış da hiç de düşünmeden tutup da sarmalayacaklar
ya sizler
kabirden itibaren neleri göreceksiniz acaba…
(18.04.2015) AZAP…
5.0
100% (40)