Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Ahmet Karbeş
Ahmet Karbeş

Olasılık

Yorum

Olasılık

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1227

Okunma

Olasılık

Olasılık

Mahzun notalarında
son cır-cır’larını
hûşû’yla dinlerken
Ağustos böceğinin,
davetsiz
ve apansız gelip,
en dipten vurdu yine
eylül sarısını kuşanmış hüznüm..
Gurur’un gizli kıvrımlarından
firar ederek
ve
gölgesine arsızca saklanarak
çaresizliğimin..
Yalnızlığımı,
garipliğimi,
tekmil mutsuzluğumu
-ağır silah- gibi kuşanarak
ve her zehirli mermisini,
oy sevdamdan
canevimden oy !...,
yani
tam on iki den vurarak;
o sevdam ki:
Siz bilemezsiniz şimdi !.
Eskiden,
çevremizde
herkes bize hayrandı !.
Mutluluğumuza gıpta edilir,
ölesiye kıskanılırdık...
İki nohut oda,
bir fasulye sofa,
bir lokma aşımız,
kayğısız başımız
ve yarına dair umutlarımız boldu;...
Yani
keyfimize diyecek yoktu.
Hele birde
aramıza katıldı "Kınalı Kuzum"
"Özge Kızım" ...
Güzel bir ülkede
ama bozuk bir düzen-de yaşarken
tek düze gitmezdi elbet
yaşamın hızı
ve mutluluğun tadı tuzu.
Yorğun bedende
arttıkça sağlık sorunları,
ağrı,
sızı,
bu yetmezmiş gibi birde
başladı ekonominin bozuk caz’ı ;
hâliyle epeyi düştü
cebe giren paranın nabzı....
Biz doksanlı yılların başındaydık ;
-Birileri-de hükümetin başında.
Halk’ın lokmasını, alınterini
"Anasını Çıkını’na" dolduruyordu?.
"Yasal Maşaları" da
"Yüksek Vatan Menfaatleri" uğruna
-karanlık ve derin operasyonlarda-
"Bin kurşun sıkıp,
-Bin Faili Meçhul- ???" vuruyordu !..
Bu toz duman
hengamede
ve bir gecede,
devalüasyon
ve çift haneli enflasyonlarla,
paranın değeri
ve -insan hayatlarımızın ederi-
kat be kat
dibe vuruyordu.
Yaşamımızdan eksilenler
birilerinin cebini ve kasasını
ve kursağını dolduruyordu.
Boşalan cüzdanımda artık
para yerine,
ödenemeyen borç listeleri
ve tomarla fatura duruyordu.
İnceden inceye çatırdıyordu
mutlu evlilik kurumumuz
ve harcına özenle kardığımız
sevgi ve sayğımız.
Üstüne titredigimiz
bütün -itinalarımız-
eski fotoğraflar gibi
bir bir sararıp soluyordu...
İşte !
Bak şimdi;
sevdam ve ben
yalnız,
bir başıma,
bir garip,
eylül’de
bu yüzden,
zamansız
ve çok erkence üşümüş,
çokça naçarlığa düşmüş
düşlerim bile
tepeden tırnağa çıplak !
Bir yudum sevgiye aç !
Tek olasılık mahcup
ve bir o kadar utangaç haldeyim.
Dün gibi
ve paslı bir çivi gibi aklımda;
çıkarken seninle bu yola,
benim çekincelerim vardı.
Sen se
ne demiştin sevgilim
iyi hatırla:
《Benim kanım, seninkinden daha mı kırmızı ?.
Sen ölürsen, ben de ölürüm !.
Sen aç, ben de aç !.
Sen nereye, ben oraya !...》
Demiştin de !!!......,
Sevgi’de,
vefa’da ihanetin
-rekor eksi-lerden
niye vurdu?
Hep dik ve güleç yaşamış yüreğim;
aşk yanardağının
mağma ısılında
o saniye,
öylece
niye dondu ?..
Bunu anımsattığımda sana:
《Sen hâlâ oradamısın ?.
Köprünün altından
çok sular aktı.
Eski camlar bardak oldu !...》
İşte senin
acımasız
duyğusuz
ve vicdansız
-akıl tutulması- yanıtın
bu oldu !..
O saniye
buz kesti bende yaşam;
akıl ve zaman dondu.
Dokuz şiddetinde
bir deprem yemişti,
aşka,
sevgiye
ve vefaya olan İnancım..
Bu yıkımın -artçıları-ndan bile
ne kaçarım,
ne göçerim kalmamış,
her bir damla gözyaşım,
bir yıldırım yanığı gibi
ard-ard’a vurmuştu
yanaklarıma.
Artık
nasıl kaçıp sığınabilirdim ?
Masum ve ihtimal
şifa sığınaklarıma..
Şimdi benliğim,
bu yüzden,
sadakat
ve aşk malulü
kronik bir vaka.
Ruhum sa sessiz......,
tutki ölüme yatmış,
yaşayan gözün gördüğü
tek tablo,
vefasızlıktan zehirlenen,
sancılı
bu beden kalmış.
Ve tutki,
devasa
bir buz dağı gibiyim.
Sen beni böyle düşün,
düşün ki her gece
gizli gizli
ve soğuk soğuk ağlarım.
Güzel düşlerime
vefasızlık kıvılcımın çakmış.
O sözlerinle
dimağımı eşeleyip
beynime,
ömrüme gömdüğün
bir serseri mayın gibi
ve çok zamansız
ecelime vuran
o
-tam isabet-le sınanır gibi,
tonlarca dinamitle
havaya uçup,
yanmış
kül olmuş
ve göklere savrulmuşum..
Şimdi
yedi iklim,
yedi ülkeye dağılmış durumda
ölü
ve mülteci duyğularım.
Ve şimdi sen
geri gelip te
her bir zerremi,
tekmil parçalarımı
toplayıp, birleştirmeden,
her bir derin izdeki
derin acılarımı
-kendinle- üleştirmeden,
kırılanın,
dağılanın
bir ben olduğumu,
bedenimle ruhumun tarumar,
ne halde olduğumu
sen nasıl bileceksin ?...
Yaşarken
o kadar çok öldüm ki
sayende,
sen
sebebim;
inan,
ölümün
hükmü yok artık bende !
Bunu böyle bileceksin !
Böyle bileceksin !
Yeter sayısındaki acılarımı
ya
gelecekle çarpacak,
belirsizlikle bölecek,
artı’yla gömeceksin;
ya da
içten bir özür
sevgi dolu -o eski bakışla- ,
kömür gibi kararttığın
şu yüreğimin kara tahtı,
kara bahtımdan
bir çırpıda
ancak sen sileceksin !
Sen sileceksin !......

07/17:09:2012













Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Olasılık Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Olasılık şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Olasılık şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL