1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
903
Okunma

Sen gittin gideli,
Şehrin üstünde puslu bir hava
Tüm parıltılar karanlığa saklandılar
Güneş tutuldu dün;
Tan vaktinde yakaladılar,
Kalın zincirlerle bir bulutun arkasına bağladılar.
Katledilen uykularımın faili gecelerde,
Gökyüzünü Ay’a teslim ettiler.
Yıldızlarda garipleşti şu sıralar
Üşürmüşçesine titriyor hepsi
Renkleri sararmış
Daha bir soluklaştı benizleri.
Sokaklarda müzmin çığlıklar yankılanırken
Bir kadeh tokuşunda aşkı arıyoruz
Her şeyini yitirmiş üç-beş kimsesiz
Yersiz bir tedirginlikle irkiliyor cesaretim,
O an kolumda yanımda olmadığını düşününce.
Yokluğun daha bir büyüyor gözümde,
Daha bir yalnızlaşıyorum.
Bir damla yaş ile düşüyorsun gözümden
Bir daha hiç affedilmeyecek kadar
Ve aşkın zincirlerini kırıyor nefretim
Yüreğimin, aşka başkaldırısı birazdan başlar.
Sen çıkıp giderken bu şehirden
Saçlarına takılıp gitmiş ilkbaharlar
Bir türlü açamadı papatya
Kim seviyor, kim sevmiyor bilemiyoruz
Rüzgar menekşe kokmuyor
Mevsimini unutmuş sanki aylar
Şubat içimi soğutmuyor.
Denizde durgunlaştı
Kız kulesi toplamış siluetini üzerinden
Yakamoz düşmüyor artık suya
Tüm gemileri battı yükü sevda olanın
Sadece kırık hatıraları vurdu kıyıya...
Şarkılar şiirler susar az sonra
Tüm surları yıkılır üstüme şimdi
Saldırıya hazırlanırken yalnızlık
İstanbul sessiz,
Sanki yeni bir fetih için hazırlıyor kendini...
Ayasofya yine şahitlik eder,
Bir çağın başlangıcına.
Lakin, İstanbul’un boğazları kurur bu defa
Dayanamaz bu ayrılığın acısına
Suskunluk kol gezer caddelerinde
Bu sessizlik fırtına öncesine benziyor
Benimse umurumda değil sessizlik,
Biliyordun tek korkumdu sensizlik...
Artık yedi tepeside hüzne ait bu şehrin
Bağrında yanan ateş büyür
Tüm İstanbul’u dumanlar kaplar
Ve ben içimdeki seni tekrar atarım
Boğaz köprüsünden geçerken sulara
Çamlıca’dan el sallar bana Üsküdar...
(Selam ve dua ile...)