46
Yorum
57
Beğeni
5,0
Puan
2297
Okunma

Esfel-i safili: yerin altına düşmek
Ummu’l Kurâ: şehirlerin anası
Yelda: kara
Seb: gece
Seb-i Yelda: en uzun gece
Dal: dünyayı ve dünyalığı terk etmek-gözden çıkarmak
Aşk-ı kalp: kalbin aşkı
Aşk-ı nefis: nefsin aşkı
Aşk-ı Sır: Allah aşkı
Zem: dur
kalbim tetikliyor daha daha deyip de dururken
anımsamış olmalı kanımın tepemin üstüne dek çıktığını da
ne kadar naçar kalsa da onu hiç tekletir miyim
içimin içine sığmamış olsa da Seb-i Yelda
“La Havle Vela Kuvvete İlla Billlahil’Aliyyil’Azıym.”
derde durur İnançla yüreğim
aklımı ve fikrimi nefsimin uykusuna yatır mamalıydım
hele de kıskacında da ise hiç kalmamalıydım
içimin içinden gelen ihlasın nefesi sinmiş olan ruhumla
ve tespih gibi dizi dizi sıralı sabrıma sığınarak
sıyrıl masaydım ki esfel-i safilinden “Haktan” utanarak
gerçekleri asla fark edemezdin ki gönül gözüm
tutununca Allah’ın ipine hiç salma malıydım ya
fani duyguların mağlubu olmuştu bir kere özüm
aşk-ı nefsine takılarak
gel zamanım gel
gel de bir saatlik de olsa geriye gidelim o yar kaldı orada
diyebilseydim ya diyemedim diyemem ya
bilmez miyim kaçan balığın ne kadar da büyük olduğunu da
hiç değilse bir kısmi an da olsa sana doğruluk da
bir ayak uydura bilseydim ya
saniyeler dakikayı dakikalar saatleri kovalayıp da durdukça
ben neden hep yerimde sayıyorum ki kör nefsim
susmayıp da bir söylesen nedir bu halim
söyle seni kim besleyip de dururken
hem nalından
hem de mıhından şımartmış
gurur mu kibir mi seni besleyip de kudurtmuş
O aklı baştan alan istemlerin kulu çulluk yapar
günahın sevabını geçişini çözemeden de kurur
oysa aşk insanı muammanın içine çeken bir girdaptır
ya Yelda ya çekerek Sebde boğar
ya da hep yücelterek zirvelere de doğar
de bakalım sen bile bilir misin ki
sor ruhunda bunlar da var mı
İsm-i Rahim
İsm-i Celil
İsm-i Vedud olanı
hazırlıklı gezdiğin var mı ki ulaş asın sırrın aşkına
aşk-ı nefsin ne vakit Ummu’l Kurâ’yı istedi ki
cehenneme akışların da gözlerin hiçbir an kurtuluşu aramadı
harama da gözlerini kirpiklerin hiçte kapalı tutamadı
ne Hanya’yı görüp anladın ne de Konya’yı
ve “dal” da edemedin bu dünyayı
söyle de hadi kalbim hangi renkte sin sen
ne umarsın ki Mezhebi bile belli olmayan bu fani alemden
şiarlı geçinirsin doğru mu eğri mi demeden
dalıp da gidersin her önüne çıkan kapıdan
Seciyesiz gönüllere özünden cilve biçer ekten
yakılır bu ömür çaba verdiğin çul çaputların la
elbette ki diyeceksin olunca vakit tamam
vah ki vah olsun ki hep boşa geçip de gitmiş tüm zaman
zebaniler çöküp durur her gece yüreğime an be an
Bu gidişatın hali ne yazık ki çok yaman
Aşk-ı kalp ile gam deryasına girmektense Aşk-ı Sır için ölüm daha evladır
ey “Sevgili” sana olan Aşk-ı sırdır beni böyle yerden yere çarpan
“Sen” beni tut kontrolünde artık yoruldum
vazgeçtim nefsimden ben senin uğruna artık “dal” oldum
vaktim yetti de
huyum suyumu da çoktan aştı bile artık sen bana zem de…
(09.04.2015) AZAP…
Tüm İslam aleminin ve can dostların cumaları kutlu ve mutlu olsun hayır ve hasenatla kalın sevgilerle esenlik içinde...
5.0
100% (55)