0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1018
Okunma
Ölüm yine ne garip olurdu bu zamanlarda
Pusuya yatmış zamanını bekliyor sanki
Sanki içimde birşeyler var
Sözcük mesela ölümü hatırlatan
Ölümümü içimde taşıyorum
Tıpkı şeytanın içinde taşıdığı gibi ateşi
Suya bulanmis ateşe benziyor ölümün soğukluğu
Çoktan ölmüş bir insan vücudunu andırıyor buz gibi
Sıkıntılar içindeyim bu yüzden
İçimde bir deprem sonrası gibi yıkık,
harabolmuş ve acılar içinde kent
Sonra dışarı çıkıyorum
Sokaklar dolusu gökkuşağı
Kaldırım taşlarında yankılanan yasak düşünceler
Bu çılgınca düşüncelerden
kaçmak ve kurtulmanın arzusuyla
Daha önce geçtiğim sokaklara tekrar tekrar gidiyorum
Tarihin tekerrürünü mümkün kılmak için
Kilise kapısında ya da
bir cami avlusunda
Sindirilmiş korkularımı haykırıyorum
Dilsiz duvarlara
Talihimin kanlı yüzü yine bırakmıyor
Hayra yorulan rüyalarımi
Gözlerimde hep aynı rüya
Gerçekliği hapsediyor gözlerimin ulaşamadığı derinliğe
Uyandırın artık beni
Bu dünya denilen rüyadan