14
Yorum
49
Beğeni
5,0
Puan
2272
Okunma

gün yavaştan yavaştan eğiliyor dağların yamaçlarına
hazırlanıyorum karanlığı koynuma almak için
bir bardak rakım, bir paket sigaram
pencere önlerinde onu beklerken
darmadağın duygular sürüklenir sokaklara
gidiyordu
tüm dinlerden aforoz yediği için kendi vicdanına bile sığmıyordu gidişi
gitmek ile kalmak arasındaki yüreğime yaptığı eylemler
damarlarımdaki şizofren yürüyüşlerini engellemiyordu
hep tek başına geliyordu
eni konu yorgun düştüğümde kapatırdı gözlerimi
tüm özlemlerini tüketirdi yüreğimde
kuşlar ve gün dökülürken sokaklara kapatırdı dudaklarımı
giderken eceli de bırakıp giderdi koynuma
çok sadisti onun için hep geceleri gelirdi
uykuyla uyanıklığım arasında dikilirdi karşıma
şafak çakılınca anlımın ortasına
sıyrılıp gidiverirdi avuçlarımdan
çığlıklarımdan rahatsız olan komşular
kaç kez gelmişlerdi kapıya
annem üzerine aşk düştü deyince
her hikayenin bir sonu vardır diyerek acıyıp giderlerdi
bu hikayenin sonu neresi
hani kader denen bir illet vardı ya işte tek suçlusu oydu
iki kişilik bir ayrılıkta cezalandırılan ben
kefenimi rüzgara serdim ve kaç gece kaç kez ölündüm
oysa bilirim sevmezsin ölümlü hikayeleri kasvetli yerlerden korkardın
nerede kime sığınırsın şimdi
kim avutur çaresizliğini
hangi urganı görsem dar ağacına çekiyorum acıyı
bir türlü senin acılarına ulaşamıyor acılarım
çünkü hep senin için acırdı bir kedi yavrusuna bile
ama beni görmezdin yada görmezden gelip geçip giderdin yanımdan
bu aralar o kadar sahip çıkıyor ki yalnızlığım bana
nereye gitsem hiç ayrılmıyor yanı başımdan
köprücük kemiğinden inen sızın
kendi dilimde haykırıyorum acıyı
duymuyorsun, anlamıyorsun
aynı dili konuşmadığımız için hak veriyorum
gündönümleri yeni bir günü getiriyor
bir tek senin dönüşüne dönmüyor zaman kendi kılıfında saklanıyor
birazdan gün doğum sancısından kurtulacak
hadi bana müsaade ben ölünmeye gidiyorum
5.0
100% (43)