2
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1692
Okunma

haziran ayının sıcak gecelerinden biri
iyi ve mutlu yaşanmış bir günün sonuydu
annelerinin yeri göğü inleten çığlığı
gecenin sessizliğini paramparça etmişti
o ve ablası korku içinde uyanıp
yataklarının içinde ağlamaya başladılar
heyecan dolu gözlerle annelerine bakıp
tir tir titriyorlardı
sanki kıyamet kopmuş
yer yerinden oynamıştı
anneleri kendini yerden yere atarak feryat ediyordu
az sonra yan taraftaki evlerinden çığlıkları duyan
amcaları ve yengeleri
pijama ve gecelikleriyle koşup geldiler
lavanta kokulu çarşafların içindeki
babalarının soğumaya yüz tutmuş bedenine
onun anlam veremediği bir şeyler yapıyorlardı
annesinin çığlığı yürek dağlayıcıydı
korkunun büyüttüğü gözlerine
ne olup bittiğini anlamaya çalışmasının tedirginliği dolmuştu
küçücük kalbinin çırpınışı
bedenini titretiyor
annesinin çığlıklarını duymamak için
elleriyle kulaklarını tıkamaya çalışıyordu
henüz uyumuş olan küçük kardeşinin
uyanacağını düşünüp endişeleniyor
sesli ağlamamak için kendini daha çok sıkıyor
o da zayıf bedenini daha çok titretiyordu
nereden bilebilirdi
zor ve acımasız hayatın annesine
ablasına kardeşine ve kendisine acımasız bir tuzak kuracağını
yaşadıkları kasabadaki büyükten
küçüğe herkesin sevip saydığı babası
yüreğinin kalleşliğine yenik düşmüş
evlerinin direği üzerinde bir çarşaf
çarşafın üzerinde bir bıçak öylece uzanmış yatıyordu
annesinin feryatlarına ablasınınki karıştı
komşuları alt kattaki odaya doluşmuş
perişan haldeki anneyle üç yetimi teselliye çalışıyorlar
onlar da bir taraftan ağlaşıyorlardı
duvar raflarında altın sarısı ayvaların sıralandığı
tavanlarından kış kavunları çavuş büzgülü
misket üzümlerinin salkımları sallanan
kilerlerinden gelincik elmalarının
ceviz ve badem kokularının geldiği
bereket ve neşe dolu eve
ecelin pençesi bir darbe vurmuş
ev yangın yerine dönmüştü.
kader yaşanacak zorlu ve acımasız
bir hayatın istikametini çizmiş
onun annesinin ve kardeşlerinin
zor günleri başlamıştı
küçücüktü nereden bilebilirdi ki
bundan sonra neler olacağını
feryat etmekten sesi kısılan annesinin
biraz sustuğu zamanda
onun boynundaki ellerini çözüp
annesinin yanaklarını okşadı
“Anne ağlama, ne olur ağlama artık!
Sende ölürsen biz ne yaparız?
Ben hepinize bakarım! Ne olur ağlama artık!”diye seslendi.
pantolonun askısı omzundan kaymış
pantolon neredeyse dizlerine inecek gibi olmuştu
sümüğü akmış ağlamaktan gözleri kızarmış
kan çanağına dönmüştü
yüzünü ve burnunu yıkadı
pantolonunu düzeltti
için için hala ağlıyor iç çekiyordu
ama kimselere belli etmek istemiyordu
öyle ya
evin erkeği oydu artık
hayata ilk kafa tutuşu böyle başladı
erkekler ağlamaz diye biliyordu
ağlamadan durmalıydı
durdu
bir daha hiç ağlamadı