9
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1616
Okunma

Ölü saatlerdi
Dinginliğin rehaveti
Çökmüşken omuzlarına
Ölü yüzlerdi bakmaktan
İmtina ettiği.
Yareni, sevdiği, sevdiceği
Bir adım uzağında,
Kıyısında düşlerin ötelenmiş
Hatta bitimsiz belki emsalsiz
Sükûneti yitip gitmiş
Bir ömrün kıyısı belki de
Hepten kırık bir kalp.
Adeta çileli bir derviş…
Nihayete ermiş bir romanın
En silik karakteri
Görüp göreceği en güzel kadın
Ömrü hayatında,
Azıcık örselenmiş
Fazlasıyla pervasız olsa da.
Doyumsuz bir ruh
Döngüde haiz olunası
O muhteviyatın en dibinde.
Bir kadın nihayetinde;
İmgesi masumiyetin beyaz iken
Pürü pak o sedef teni
Kar tanelerini kıskandırırcısına.
İki dünya birbirinden bağımsız
Sevda belli ki zamkı
Tümlerken aşk.
Mizacın kısık ateşi
Ne tek bir nefes
Ne bağnaz bir nefis.
Buruk bir sona tekabül ederken
İsimsiz varlıklar
Bir o kadar izafi
Devinirken o engelli mesafe.
Hadi artık çekidüzen ver
Şu sefil yadsımazlığa,
Demek bile sıra dışı
Yine de sığınmak kâfir kelimelere
Yazarken o kalender meşrep mürekkep.
Mümkün mü sindirmek o mahmurluğu
Sinmişken döngüye,
Kaçak göçek düşlerin peşi sıra:
Silik ne varsa aşka dair.
Nereye savrulursa savrulsun
Adı Araf her daim
Sarkacı o sefil yüreğin.
5.0
100% (15)