0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
616
Okunma
Yüksek tepelerin dünyasından ayrı yaşadım ben
Kendi kınımda kendi dünyamın bir duvar dibinde büyüdüm
Hüzün sarısı bir güneşin gölgesinde aydınlandı hayallerim
Çamurdan yoğurulmuş bir yalnızlıktı, biçilmiş ömrüm
Hiçbir beton,musalla kadar soğutmuyordu benliğimi
Ölümün bu kadar soğuk olduğu bir coğrafya tatmamıştım ben
Nasır tutmuş ellerimin pençesinde gizledim tüm umutları
Tırnaklarımla kazıdım hedeflerimi herkesten ve her şeyden gizli
Kişiliğe adım atarken vurduğum ilk kazma sesiyle irkildim ben
Doğruldum,bütün yanlışların kıyısında kendi ayaklarım üzerinde
Yaşamak kavramını Türk Dil Kurumunda değil;
Kendi aksanımda terimleştirdim, etten kemikten.
Gün,takvimin herhangi bir yaprağını gösterirken
Saat, falanı filan geçiyordu duvarda
Susuzluktan çatlamış dudağımın canı şiir çekiyordu o vakit
O vakit müşfik bir kitap ayracıydı vuku bulunmuşluk
Vakurluğum şiirin son satırında okşanıverdi usulca
Doğrul! Diyordu yüreğimin son mısrası.
Doğruldum,polat gibi dimdik pusat gibi sağlam
Doğurulmuş bebenin tüm çığlığıyla haykırdım bütün yorulmuşluğumu
Öyle içtendi ki ağlayışlarım
Dışımdaki bütün gülümsemeler sırra kadem basıyordu
Gözyaşlarım kan revan süzülüyordu yanaklarımdan
Tüm bitkinliklerimi bitiriyordum
Halsizlik nezdinde neyim varsa
İşte o vakit;
Gözlerim şiir tadında hayat içiyordu kimsesizliğin derin kaplarından
Susamışlığım, kaderin beyaz bir sayfasının son mısrasında
Susuyordu susabildiği kadar...
5.0
100% (2)