9
Yorum
31
Beğeni
0,0
Puan
1539
Okunma
belki bir yıldız ya da güneş değilim ama
pervasız bir rüzgarım ve deli deli esip
fütursuz bir yağmur gibi yağabilirim boz/kırlarına
ben ki en yüksekten yuvarlanmışım cehennemin ta dibine
ne yana dönsem yüzümü alevler sarmış
tutuşmuşum kaç kere saçlarımdan tırnak diplerime
sayısız gemiyi uğurlamışım limanlardan
sayısız treni karşılamışım istasyonlarda
sokak lambasının yanmadığı yerlerde
gözlerimle aydınlatmışım yarin gül cemalini
çiğnenmişim hiç hesapsız
ve çiğnemişim yeri gelince gerektigince
hiç bitmeyen bir roman gibi yazılmışım, çizilmişim, yırtılmışım yok yere
ve sen bunca yaşanmışlığımı yok sayıp
bana sunduğun yokluğundan
varlığını dileniyorsun ey sevgili
bak şu merdivenlerin heybetine hele bi
bak şu dağların azametine
kim çıkabilmiş ki tırmanmadan, yorulmadan en yücesine
bilmez misin ki?
bir kadının çehresi devrimin sokaklarını adımlamaktır
ve bilmez misin ki
en büyük emekçilik sevgi işçiligidir
yoksul bir kasabanın taşlı kaldırımlarında yalpalıyorum her sabah
ve balıkçı kayıklarının iyotla karışık kokusu sızıyor çok uzaklardan burnuma
her gördüğüm kargayı martı sanıyorum
ve her çam ağacından kozalak değil akasyalar, leylaklar, yaban gülleri topluyorum
dalında kirazı görebilmek için çocukluğumdan bir pencere açıp
resmediyorum en kallavisinden pastel boyalarla
ve sonra da toplayıp hapur hupur yiyorum onları yalancıktan da olsa iştahla
ben diyorum be adam ben!
hayatın tam içinden geliyorum
ya yaşamak demişim ya da ölmek!
tanımamışım mecazında griyi
bilmemişim siyah ve beyazdan başka renk
ama tüm bunlara rağmen
Deniz ve gök arası büyük bir aşka boyamışım tüm dünyayı
birini karnımda büyütmüşüm
birini kalbimde
ama ikisini de aynı aşk
aynı inanç, aynı direnç ve renkle sevmişim
maviyle...
söylesene senin rengin ne?
01:00/09.03.2015/Sev_tap