1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1062
Okunma

Özgecan
Kaç yüz yıl geçerse geçsin
Ayrılık rüzgarın hışmın da!
Surları mı parçalayan güllerin dilinde
Sonsuzluğu arayan bir çığlık
Gülmeleri unuttuğumuz bir zaman dilimi
Dağlarım susuz, ırmakları m yurtsuz….
En koyu yalnızlıkları anlatır
Bazen yıldız kümeleri
İçimizi harabeye çeviren katiller dolaşır
Ay düşmeyen nice gecelerde
Zifiri karanlıklara saklanmış
Gövdemizi paralayan, puştluk
Bir yanımız varlık, bir yanımız yokluk….
Tüm masallar böyle başlar
Bir Özgecan varmış
Bir Özgecan yokmuş yokmuş
Öyle söylüyor babası
Gözleri fersiz, gülleri gonca sız…
Sevinçleri vurulmuş bir çocuk
Yanmış hayat ormanlarında
Sesi albatrosların çığlığı olmuş!
Savurur acının küllerini göklerden
Suları eksilir nehirlerin
Denizler kendi içine çekilir
Güneşe simit asıyor bir çocuk,
En bilinmez duruşların ütopyasında…
Abdullah Oral