0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2577
Okunma

İnce ince bir nakıştı küçüklükten gönlüme
yalnız beyaz perdede duyduğum naif sesin
nazarım değdi mi sana işte... dem bu dem
bir de her damla suda kokladığım nefesin
Sahi! Şu yollar tek engeli mi vuslatın?
fuzuli misali ben de yanmayı mı seviyorum?
aşkım değeri yitirecekse önemi yok fırsatların
sanan kavuşmak değil sevmeyi seçiyorum
Tütüncüler çarşısı efkarlı bir şair gibi
toprağında bitiversem bir yudum su verir mi?
bağrında sevdiğinden kalmış olsa da izi
nazım hikmet gibi yazabilir mi BİZİ?
Aydınlık sabahında açılsam enginlere
kız kulesine nazır demlense hatıralar
sahilinden tutup ta baksam gözbebeklerine
nezdinde bir ben olsam bir de mahzun martılar
Nüksediyor sevdam her sabah sessizlikte
bir tomurcuksun benimle yeşerip duruyoruz
devasa bir imtihan benimki sensizlikle
sabahtan mehtaba dek sevişip duruyoruz
Biliyorum içimde değilken de benimlesin
sana koşan küheylanın seninle kokan terindeyim
vapurların düdükleri duyuyorum mutlu sesin
biz el ele tutuşmayan iki sevgiliyiz
Uydurmuyorum yalan değil sevmek sevilebilirmiş
bin dört yüz yıl önce kaderin mühürlendi
fatih te aşık olmasa akıbetin betermiş
Rumeli’nin saçları da... bana düğümlendi
Lal bir dilin bağırdığı bir kaç sessiz seyha
sana irşat eden dudaklar öpsün sinemi
suri bir tebessümle gözlerim kapansa
nihayet ölüm... toprağına karsin beni