8
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
2565
Okunma
Tek günün son saatlerinde, ayakları ıslak derviş
Gün yanığı ellerinde çakıl taşları
Tövbe yanığı dillerinde akıl taşları
Ermek var mı ölmeden, ya da, ölmeden ermek
Tanırım seni, sen de beni tanı alnımdaki izden
Bilirsin, söz büyük yerden
Silahsız,cephesiz bir iç savaşın
Özüne gömülen kefensizi
Bir hücre ki, dört duvarı ayna kaplı
Yer gümüş, gök altın.
En sağırımız, asmadı mı
Ahrazları bile, dillerinden
Taşların sırrı oynayan ellerde mi, oyan ellerde mi
Çakıl taşlarıyla nasibi olmayan, taş yüreklilerde mi
Elmas da bir taş unutma, hem de en sertinden
Ey! hırkasız asasız derviş
Aşkın yenisinden dem vuruyorsun
Eskisi olmayanın yenisi olur mu
Doymak bilmeyen ruh mu beden mi
Sen hiç yoktun aslında
Hayallerin bile yoktu peşine düşeceğin
Beterin beterini duyduğunda anladın ki
Taş bebekler değilmiş oynadığın
Ellerin kanayınca anladın acıdığını ruhun
Tek başına da değilsin ki bu oyunda
Taşa ruh yüklüyor, sonra da vuslat diyorsun
Bak akrebin zehrinde şifa...
Soyma ruhu bedenden, kanatları var, ya uçarsa
Bedenin de ayakları var koşar, unutma
Bedeni de ruhtan soyma
Ey! derviş, örtücü geceyi gündüzden ayırma
Kalemin de, kelamın da sır değil bilesin
Dervişim, sadece der misin
Yoksa, hem der hem derer misin
Neyden alıyorsan ilhamını
Ney’e üfle sadece...
Kızgın kumlara bas, cehennemi hatırla
Hatırlat ayakları ıslananlara
Herkes ölmeyi bilmez derviş, savaşmayı da
Zaten bu savaşın ölenine şehit demiyorlar
Sen yine çakıl taşlarıyla oyna
.
5.0
100% (5)