2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1030
Okunma
Ruhun bedenine girer dördüncü ayda
Ve sonra yolculuk başlar karanlıktan aydınlığa
Bir ezandır doğumunun şiarı
Geçer yıllar ve başlar buluğdan sonra sınavlar
Kiminden kalırsın, kimiden geçersin
Kimisinde geç kaldığını geçtikten sonra anlarsın
Eskittiğin zaman seni ebeveyn yapar
Başlar kırışıklıklar, aklar, akılda karışıklıklar
Düşünürsün yavaş yavaş gelişinin dönüşünü
Belli etmeden yol azığını hazırlarsın artık
Ve ne varsa anca onu koyarsın defterden imal heybene
Değişir hallerin
Hislerin
Öpmelerin, sarılışların daha kuvvetlidir
Sanki sonkezcesine
Veda eder gibidir göz bebeklerin
Derinden ve uzun bakarsın
Bir sala okunur sabahın sessizliğinde
İşte sanadır bu sala
Bu kez yolculuk aydınlıktan karanlığadır
Bir ürkütücü alemdir şimdi sana toprağın altı
Rüşvet yemezler Münker ve Nekir
Tebessüm varsa cevaplarında
Yemyeşil cennet bahçesi olur orası sana
Tebessümün yerini almışsa alnında sıkıntı zerrecikleri
Daha bir daralırsın oralarda
Sonra geçersin oradan Berzaha
Beklersin ne kadar beklediğini bilmeden
Taaki İsrafil’in Sur’undan çıkan o korkunç sesi duyana dek
Dirilirsin toprağı yararak
Bil ki toprağı yararak ilk çıkan “Ümmetim nerede diye soran” Peygamberindir.
Sonra dehşetli mahşer alanına doğru sen de gidersin akın akın gidenler gibi
Sadece insanlar değil, hayvanlarda koştururlar, dağlardan, çöllerden
Sadece sen değil herkes çırılçıplaktır burada
Utanma!
Kimsenin kimseye bakacak mecali yoktur o günde
Ve beklersin sana değecek kadar yakınlaşan o kavurucu güneşin altında
Ya da şanslıysan Allah’ın gölgeli arş katında
Ve başlar defterler havada uçuşmaya
Yapılanlar alenen ortaya konmaya
Başlar sahifelerin tahkikatı
Sağdaki meleğe çokça mesai yaptıranlar geçerler sevinçle bir yana
Sağdaki meleğin kalemini paslandıranlar geçerler hüsranla öte yana
Ve hüsranlı taraftan bir acı ses yükselir;
“Demek bugünün varlığı doğruymuş…”
5.0
100% (2)