6
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1080
Okunma
gözlerimi eteğine döküyorum bir kadının
gölgesi kanamaya başlıyor çiçekli yerinden
bir tarihi tahrif ediyorum kelimelerle
kanıyorum duvardaki pütürlü gölgelere
mutlak ben değilim seyre daldığı hayat
yaşlı bir ağıt yankılanıyor inceden
ve başlıyor ol semender-i hikâyat...
avuçlarımdaki cemreyi eşeliyor çocuklar
’herkes unutulabilir bunca uzaklıktan’ diyorum
’ve herkes acıyabilir elbet ölüm söz konusuyken’
kendimi gri bir uçurumun kenarına terk ediyorum
ağıtları tavanlarda asılı anneler
karanlığa susmuşken öyle nedensiz
bir şubata dökülüyorum avuçlarından
kırgın ırmaklar misali esaslı akıyorum
ki damarını terk ederken kıp-kırmızıdır kan
her şey alıp başını giderken
’aşiretimi buldum’ diye çığlık atıyor eteği çiçekli kadın
çocuklar kadar şen
enikler kadar sırnaşık
yersiz bir adamı imliyor eteğindeki ateş
masumiyetini ulvî bir aşkta yitirmiş belli..
vakitlerden rüzgarın aysar serenadı
yitirmişken büyükler ruhun tarfet-ul aynını
birden çalkanır deniz
ürkütür dalgasını
manasız bir korkunun hamağında büyüyor çocukların gözbebeği
kanıyor en nazenin yerinden duvardaki gölge
ve başlıyor tanrının kulu red edişi.
5.0
100% (14)