1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1183
Okunma
Güneş karanlığa doğduğunda;
Gecenin mahremiyetine daldım.
Koca kütleli yağmurlar vardı.
Neşter kadar keskin rüzgar.
Ezan’ı kendisine okuyan Minareler,
Nedensiz kalmış iki ayaklı düşünürler.
Yalnızlığına kızgın sığ deniz,
Üzerine basıla basıla çatlayan taş,
Gelip geçen yolcularla dolu durak
Bir kaç kedi, birde köpek.
Daha bir çok şey, canlı ve cansız...
İşte tamda bu vakitler
Kısık ve mahmur bakışlı bir çift göz.
Gördüğüm bütün aykırılığa, Aykırı
İlk kez işittiğim bir Nida
Aşk, aşk diye, bir biri peşi sıra İkra
Dumanı tüter oldu kalbimin.
Gözlerinden yüreğine bir yol çizdim.
Yalnız bana ait, benim bildiğim.
Nutkumun tutulduğu zamansız saat dilimim
Korkuyla başlayan bir serüven misali,
korktum en başında belki.
Sonra baktım, uzun uzuna baktım.
Besbelli sonu olmayan bir yol girdiğim
Sevmek hudutsuzca, heybemdeki azığım.
Sen, sonsuz amelim, mihrabım
Aşk’a adını veren senmiydin ?
5.0
100% (5)