13
Yorum
23
Beğeni
0,0
Puan
958
Okunma

martılar boğaza değip değip havalanırken
kendi dünyalarındaki bulutlara
seni ayırt ediyorum bu güzelliği içtiğim görüntüde
hayli ağır üstünde biriken yüklerden
sesin seni de doyurmuyor artık
sanki yarın yitmiş bakışlarının yarı bölümünde
ayrılmış tüm dünyan bir kaç parçaya
girmeye çalışıyorsun yitik güzelliklerin
son tünelinden yemyeşil bir maviliğe
kanat çırpması gibi kuşların, tadarak İstanbul’u
aklayarak denizin kir pasını
yaklaşırken suretin kız kulesi
zehrini emerek bir yılanın
demir atmak istiyorsun kız bakışlarla
sevgi penceresinin önüne
kimbilir hangi gizli köşesinde geçmişinin
kuytu bir meyhanede demleniyorsun
üşüten bütün bakışları savurarak üstünden
böyle olmamalıydı aşk, dünya diyorsun
böyle yalan dolan içinde insan
olmamalı kollarından
düzgün yürümeli ayakları
ç’almamalılar, en mavi gülüşlerini
donmamalı dudağının kıyısında her tebessüm
bakıyorsun değişmeyen yüzü yalana boyanmış kente
ülken gibi maskeli suratla
bir karmaşa, bir sıkışmışlık
arar oluyorsun eski İstanbul’u
eski boğazı, yolları, insanları
bir İstanbul türküsü söylemek geçiyor içinden
boğuyor sesini kirlenmiş sesler
havalanmalı diyorsun kanadında bir martının
değip değip boğazın sularına
yine susuyorsun
20. 12. 2014/ Nazik Gülünay