0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1433
Okunma
özlemek bu kentte beni ziyarete
hep otostopla gelir
bazen bir kedinin sırtına biner, ayaklarıma sürtünür
bazen kendini
saçları senin gibi kokan bir kız kılığına çevirir
beklemek bu kentte
eylül rüzgarının savurduğu yapraklar yüzünden
tahammülü zor şeydir
ve anlatmak için kalbimi söküp yerinden
kâğıdın üzerine koymam gerekir
şaraplar bu coğrafyaya
kolunda arkadaşınca dövülmüş yamuk yumuk bir denizkızı olan
yaşlı bir rum göçmence getirilmiştir (nur içinde yatsın)
ezilmiş üzümler (ki dile rengin dokunmasıdır)
senli bütün hatıralarımı
kolundan çeker getirir
sonunda yenilecek içilecek bir şeye benzemez ama
benim yüreğim ezilir
sevişmek bu kentte yüzme bilmez
kırmızıda sessizce boğulur
yanına denize yağan notaları çeker gramofondan
müzeyyen’siz eksik olur
öpüşmek
bu kentte sözü edilemez bir şeydir
ve uzun süredir
konuşurken isminden bir harfe rastladıkça
dudakların birbirine değmesiyle temsil edilir
ölü balıkçıların
suda kimsesiz ve boynu bükük kalmış ağları misali
(arkada bırakmak için
yürek avlamaya devam etmek üzere)
helalinden beş kelime sağından solundan birleştirilir
ölmek
bu kentte eski bir şair hilesidir
ki tarafımca hakkı verilir…
Demircan KÖSE
- Kelebek Ağrısı kitabımdan-
www.edebiyatdefteri.com/kitap/kelebek-agrisi-beyan-i-menazil-88876-kitabi/