1
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2290
Okunma
velhasıl biz
buz gibi rakılarımızı doldurduğumuz çay bardaklarında
güzel günlerin hatıralarını yüzdüren
sıradan insanlardık
geçmiş yüzyılların korkunç
ve ahşap mahalleleri yok eden yangınları misali
iyi kısımlarımızı alev alev
ihtiyaç hasıl olduğunda kendimiz yakardık
elimizde yarım ekmek arası bir şeyler varsa
bir ziyafet iştahıyla ısırarak
gurub vaktini daha kolay beklerdik
üstelik
sevimli istavritler
veya külhani lüferler hasbıhallik ediyorsa akşam soframıza
çay bardakları daha şen çınlardı
diplerinden birbirine vurduğumuzda
arkadaşımızın romatizmasına
meteoroloji tahminlerinden daha fazla itibar eder
ilk damlaların düşmesiyle havaya yayılan toprak kokusuna
ekmek gibi iç çeker
ve yağmurlarda ıslanmayı severdik
yani biz
yanık kokusunu fark edip mangalın üzerinden aldığımız bir dilim ekmeği
kararmış yerlerini bıçakla kazıyarak ağzına atan
ve sohbetin en cafcaflı yerinde atılan kahkahalar daha denize düşmeden
derinden gelen klarnetin sesiyle gözleri dolan
gayet sıradan insanlardık
ve gayet sıradan insanların yapacağı gibi
yeri geldiğinde kimseye göstermeden
hıçkıra hıçkıra ağladık…
(Kitap: Kelebek Ağrısı)
www.edebiyatdefteri.com/kitap/kelebek-agrisi-beyan-i-menazil-88876-kitabi/