16
Yorum
26
Beğeni
0,0
Puan
1588
Okunma

kasım boynunu bükmüş gidiyor
nerdesin
derimle dokunuşun arasındaki bir boşlukta
geçmiş günler devriliyor
kalıyor o günlerin birinde
dudağımın çatlağından öpüşün
sensiz akşamlar çöküyor
iki çatı ortasında
kara bir bulutun içindedir sevgimiz
kimsenin yanında sevişemeyiz çünkü
karanlık ve kuytuda ve yıldızsız gecelerde
okşayabiliriz ellerimizi
yoksun
Tanrı’yla benim aramda bir yerde
soluğuma üflüyorsun sigaralı günlerini
ayaklarımız arasında dev bir ayak var
geçmişimizi k’aralayan
ne kadar bellesek de mazideki güllerin dibini
eskisi gibi canlı pembe açmıyor
bir acı söz öldürmeye yetiyor
karalaya karalaya yapraklarını
soluğumuz duyulmuyor
aşk mı öldü, biz mi gömüldük
gül yaprağı koyduğumuz eski defterlere
kendi kendimize sarılıyoruz
eksildikçe bir sayfa
yitiyoruz
yeni güller açmaya zamanımız yok
bir fışkın sürmüşse gel
mahalle fırınından getir ekmek kokusunu
yine dağıtma herkese
çıkınına sakla gel
yatsıyı çalsın saat
deli mazinin minareden hüzünle
duyulsun sesi
gel..
30. 11, 2014 / Nazik Gülünay