1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
805
Okunma
ERGANİ’ye gittim günün birinde
Zannederdim her şey kalır yerinde
Kaybolmuş anılar sanki derinde
Feryadımı duyan canan perişan
Eski günlerimi andığım anda
Gözlerim boşaldı yüksek eyvanda
Baba ocağında kiler, odada
Direkler çürümüş, hezan perişan
Çeşmeler kurumuş suları akmaz
Fakir fukaraya komşular bakmaz
Pestili, sucuğu kimseler yapmaz
Kalmamış küpleri, kazan perişan
Makamın dağında keklikler ötmez
Nice ocak sönmüş bacası tütmez
Durumu tarife kalemler yetmez
Kalmamış gülleri bülbül perişan
Eskiden cennetti bahçesi, bağı
Meşhurdu çocukken peyniri, yağı
Ne balları kalmış, ne de kaymağı
Bağ bahçesi harap, cennan perişan
Çimento sanayi tozunu atmış
Etibank çakmağı, keskeri satmış
Cevizlik kavaklık barajda batmış
Damarlar kesilmiş, canlar perişan
Yerlisi terk etmiş köşkü, sarayı
Herkes sever olmuş şimdi parayı
Duyamazsın hoyrat ile mayayı
Susmuş çalgıları, düğün perişan
ERGANİM zamanla sahipsiz kalmış
Köyleri terörden nasibin almış
İşsizlik gençleri gurbete salmış
Gurbetten sılaya dönen perişan
Bugün durumunu gören hayrette
Hepimiz suçluyuz bunda elbette
Vicdan azabımız yakar gurbette
Kuru sevgilerden harman perişan
ERGANİM sevdanla yanıp tutuşan
İsmini duydukça çağlayıp coşan
Çiçeğin tezeğin burnunda kokan
Bu halini gören ozan perişan
Av. Vecdi Subaşı
.
.
.