0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1168
Okunma

Sobası olmayan evin üzerine serilen köy
Ve omuzlarına kadar çektiğin kor,
Ben diye başlayan bu öykünün yağmurudur.
Yatağımın derdinin yanı sıra
Saksafonların ve vurguların hücumuna maruz kalan
Yerden aldığım nefreti göklerde eriten
Uzun yollu karanlık sahneleri.
İşte ben tam da taşların etime battığı
Tırnak uçlarımı balçıkların sıvadığı kadar
Yatağan bir yumrunun kapladığı yer kadar
Acizim ve öfkelendiriyor heykeller,
Güne doğmuş sözlerinin tortuları.
Tek olmak yetmiyor sana karşı
Kahverenginin ağırlığına karşılık
Hiçbir değerin kıratı yetmiyor.
Hiçbir tonun düzeliği kızıl kadar yalın değil
Ve eğer,
Kendimi sana yakıştıracak kadar kahramansam
Gözümün aldığına tedirginlik olmadan
Ölmeyi de bilmeliyim.
Eski plaklar kadar sevecen değilim
Aşinayım kendi umarsızlığıma.
Çünkü nostalji bürünmüşse eğer saçlarına
Ölmesem dahi kendimi suçlu ilan edebilirim.
Bahattin BERKDİNÇ
5.0
100% (2)