0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1503
Okunma

... Ankara hırçın yağmurlu bir gün daha yaşıyordu
aylardan Eylül günlerden ertelenmiş bir Cumartesi
pencerede cam güzelleri
tenlerde özlem yağmurları
içlerinde alperen yürekleri
cana vurur canan vurur gibi
ihanetlerine ortak arıyor
hani sonbaharda kırmızı açar ya Eylüller
kırmızı özlemli yürürya sahte buseler
hani yalan sözlerin vefasıda yalan olurmuş ya
işte böylesi duygular içinde
deli gömleği giyinmiş gibi
tanıdık bir ses duymak istercesi
istemsizce isteksizce sistem dışı
sokak ortasında yürüyordu kadın
vazgeçtim vazgeçilmezlerinden
umurunda değil ki değillerim
merak ettiğinde yok geçilmezlerimi
vazgeçilmezde değilsin zaten
ki yolun sonundayım senden
boşuna bekleme benden diyordu kadın
... gölgesi ürpertili kara zindan yağmurların
yaşayıpda yaşayamadığı gizillerine sesleniyor
ah gitsem senden o eski yağmurlara gitsem
denize dökülen güzelliğe baksam diyerek
Ankara bakışlı kara sevdasına ah ediyordu
bugün hüzün yağmurları dokunmuştu sesine
bugün yorgunluk zili çalıyordu sevdası
bugün hazan büyütüyordu gönlü
bugün hasat ekiyordu gün_eşe
bugün bugün öyle sakladı ki gözyaşlarını
Eylül yağmurları kalbine kalbine ağlıyordu
sonra sustu kadın !
yağmur yavaşlamış hafifden çizeliyordu
gözlerinden kalbine akıttığı ıslaklığı silerek
arkana bakma dedi usulca yağmura
sus sadece sensizliğime düşen
sesini öpmek istemiştim
dinle diyebildi
yirmiEylülikibinondört
Gülay GÖKTÜRK
5.0
100% (5)