17
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
1684
Okunma

emperyalizmin öldürdüğü bir çocuğun göz pınarlarında çürümüş
gözyaşlarından bakıyorum sınırsız ölülüğünü öldürüp insanın
alnına bir sürümlük ay sürmek istiyorum gözlerindeki kara sürmeyi çekip
yıldız yaldızlıyorum ortasına alnın zulümden kamaşmayan dünyaya
umut çiçekleri arıyorum bütün insanların parmaklarının ucuna eklemlenip
deşiyorum neden ne? kusur nerde bakıp ta göremeyen gözlerde; kur’an öyle diyor
çiğniyor, dipçikliyorlar öldürüyorlar onu da Allah Allah nidalarıyla!
nereye tutunacağım dağların delik deşik edildiği, yolların parsellendiği bir günde
bir çöl ağacı büyür mü umudumun defnedildiği günlerde
yeniden ölüleri diriltir mi isa havarilerini toplayıp başına
karar verilir mi yaşamaya nil’de yol açar mı musa asasını değdirip
sevgiyle yürür mü insanlar yine bir arada
mührü ne zaman vuruldu barışın
sade bir insan koklayarak çiçeklerini tarlanın, yürümek istiyor
vurulmadan, başı kesilmeden öyle başı dik
türk, kürt, arap, türkmen ya da mezhebi, dini sorulmadan
ayçiçekleri yüzünü dönerken güneşe, ay soyunurken geceye
ateş böcekleri karanlıkta ışırken korkusuz yolda
söyler mi şarkısını özgürlüğün!
nereye gideceğim bütün yolları eşkiyaların sardığı bu yerde
yurdum sensin gittiğim yol, evim, bahçem, sığınağım, yaşam alanım!
sensin sınırım, ırmağımın yatağı,dağım, taşım,denizim
böyle ölü, böyle ölgün, açılmamalıydı sınırım,yolum
ey benim yol geçen hanım, ülkem
başka Türkiye yok!Yok gidecek başka yerim! umudum..
bir fahişe gibi açıkta bütün her yerin, deşilmedik, dokunulmadık yerin yok!
31. 08. 2014 / Nazik Gülünay