2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1238
Okunma
[ italik
Duvarları deler geçer titreşirdi gözleri loş ışıkta
uyuşuk olmayacak kadar yani pire misali
atlayıp zıplamak ona mahsusmuşcasına
temas kurdu mu gözleriyle
yollar açılırdı önünde
düşe kalka girdaplara dalarak
atlaya atlaya hendeklerden
ya deveyi güdecek
ya tutacaktı elleriyle güneşi
elleri yana yana
bakışlarının dolunca vadesi
usulca akar denize
bir top ateşmişçesine
ılınırdı su
akıl karı değilken
vadi yeşili gözleriyle yeşile bürünen çevrede
bir çeşit sıçrama tahtasını bırakıp
basamak basamak akrep çiyan dolu tozlu yollarda
seke seke yürüyüşü
başlayıp da kırk ikindi yağmurları
herkes kendine kaçışırken
o hüznün barınağına sığınırcasına
kalırdı orta yerde savunmasız
yeniden göz teması kurduğunda sevdiğinin gözleriyle
kulağını göğe dayayınca her gece duyardı seslerini
ay’la konuşup gülüşmelerini
yağmurlar yağar yağar süzülürken saçlarından
öyle bir gülerdi ki şafak rengi yanağından
bilirdik ki sabahtır
asılı kalmışken ruhu gök gözleriyle Aleym- i semalarda
o saatlerde eğer geceyse
gökten irili ufaklı gök taşları düşerdi Ay’dan
işte o zaman yüzünün nervürlerinden akan göz yaşları
çenesine doğru süzülür yol bulur akarken
ağlayan Palyaçonun
sonra paha biçilmez bir gök taşı olan ay’la
söyleşir gülüşürlerdi
sanki biraz evvel ağlayanlar
onlar değilmişcesine
Yüksel Nimet Apel
1/Kasım/2013/Cuma/Bodrum
Yüksel Nimet Apel
5.0
100% (5)