1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
795
Okunma
bir temmuz günüydü
hani, uzatsam ellerimi ateş böceklerini tutacaktım gözlerinden
hiçbir zaman ay düşmez bu ulu söğüdün dibine
bir cana nasıl da işlermiş böyle derinlemesine gece
sen daha ayrılıktan bile söz etmeden
tozu dumana katan kamyonlar geçiyordu bağı çözülmüş dizlerimden
ah...neden bizim hicranlarımız endemiktir anadolu
bir küskün bakışa bu kadar deryalar taşar mı, gözlerim dolar mı bu kadar su
doğmadan bukağılar vurulmuş sanki kadimliğimize, höllük uykularında düşlerimize
bağlansak yanarız, bağlanmasak başıboş derler bize
ne kadar da sıkı dualar etmişim köz olmam için kadir gecelerinde
söyle kepez, söyle yılanlıdağ,morunu yitirmiş haramiler tepesi
yoksa ,böyle kalır mıydı ateşim ellerimde
diyorsun ki; saçlarıma bahar ek eylül topla eteklerimden
harmanın bol olsun ben giderken, değirmenine denk tut betimden bereketimden
zaten ayrılığa kurulu kuru sevdalar,şifalar bul evliya sözlerinden
erik çiçeklerine bel bağlar mıydım çeşm-i nazar etmeseydin diplerine
başak çeçleri yığmış el-alem,rüzğar dualarında nasip
kalmışım kalelerimden içeri,sen duvarlarımdan dışarıyken
ekmek kokusu olmasın tandırımda, karnım doymuş doymamış neyime
ne frenk elleri bağışlamışım endamına, ne de hint şalları sarmışım bellerine
çocukluğumuzun masalları yapışmış bu koca söğüde senin de benim de
hani, yüksek yüksek şehirler kurardık ya kabuklarından çürümüş yerlerine
şu gelincik dalını sen dürt, ben de iğde çöpünü yıkalım başımıza
ne kadar da gidersen git, çoğun bende kalıyor aldırma
sır tutar ağaçlar sır tutar gölgeler hem de kadim,bundan başka kimselere söyleme
yeter ki
katlanmasın ayrılıklar
kasım
5.0
100% (7)