1
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
1083
Okunma

Saat yirmi dörtte,
Gökyüzüne bıraktığım bütün kuşlar kanatsızdı,
Sana yazdığım bütün mektuplar pulsuz
Kirli sakallarımdan korktum
Ve gözlerini sarhoşken düşürdüm,
Gözbebeğimin avuç içinden
Oysa ne kadar çocuktum seni koklarken
Yine somurttum bak
Saat gecenin ikisinde,
Deniz’i olmayan bu şehirde
Gözlerine demirleyen her şilepi kurşunluyorken
Aniden düşüyorsun aklıma
Genzimi yakıyor bir duble martini gibi
Birden bire kayboluşun
Yorgun kar taneleri üstünde uyuklayıp,
Annemin tekrar beni sancılı doğurmasını bekliyorum
Ne bakışlarımın bakışlarına yakalanma telaşı var,
Ne yalpalayan düşüncelerimin kaldırımlara düşer gölgesi
Sen sevdiğini unutur,
Yağmurlar kirli saçlarını yıkarken gülümsersin
Saat sabahın altısında,
Perişan doğan güneşe yine bakamıyorum
Bir nihavend şarkı gibi köpek havlamaları
Benim içimde ki serseri çocuk irkilerek uyanıyor
Sorgulamadan öpme dudaklarımı
Ya seni sevdiğimi itiraf ettir
Ya kurşuna diz ıslak martıları
uytun ...........