2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1600
Okunma
üç duvardı kader gibi aralarında
harçsız tuğlasız
tarla taşlarından
üç duvardı komşu
kaderleri birbirinden ayıran
yoldan yana Meryem’in evi
yol denirse adına
sonrası bir tarla
bir tarla daha
Meryem körpe
Meryem bir yeni yetme
bakışı maviş
al al yanakları
Meryem inceden ışık
Meryem nakış nakış
Meryem narin
Meryem bir dal
gökyüzü büyük
ne göl gördü ne dağ ne deniz
üç beş evin görüneniydi damları
sis
duman
en ıraklarında birkaç höyük
taş yığılı ağzı su sarnıçlarıydı köyün
belli belirsizdi
ufukta gördükleri
bir gün
duvardan aşırdılar komşu yana
yüzünde kızıl bir tül
boynunda bir yarım altın
derin derindi mavişleri
hayal bile kuramadı
paye miydi bilemeden
gaye miydi bilemeden
bir toprak damdı yaşadıkları
bir toprak dama oldu gelin
sade su damlamış toprak kokusuydu havanın
sade süt
sade saç
sade ekmek
ağılın havası
taşı toprağı ve kışı çamuru
bir tek mutlu ederdi onu ortalarında baharın
kanaviçe kırlent
kanaviçe yorgan
kanaviçe döşek
koklaşıpta öpüştüğü an
yonca kokusunda kök çiğdem
atılan tohumun
doğan çocuğun
iştahı zevki ve acıların
sevinci hüznü gözyaşı
"bir yastıkta kocasınlardı"
işin faslı
banılıp banılıp yenilen
eldeki tek eğlenti
her şeyin aşı
her şeyin aslı
komşuya evlat verme aşkı
iki fıstıklık iki inek
koca bir ömür böylece geçip gidecek
karasında göğün
yaz gecesi yıldızların
sıcağında güneşin
tozu talasında harmanın
çamurunda kışın
ayak yolunun
bağrış çağrış ardışık bebelerin
aynı evde dedelerin nenelerin
yabanın iki sesi gelirdi bazı
sağlıkçı Şakirin
ya da çerçi kel Ahmet’in
bilmedi hiç uçağı
bilmedi hiç vapuru treni
doktoru dişçiyi
kuaförü
denizi
ormanı
dağı
akşam damlarının
oynak ışığında gaz lambalarının
alır götürürlerdi onu
taa ardına kireç badanalı duvarların
konuk ağızlarındandı anlatılanlar zahir
ilk duydukları
asker ve gurbet anıları
ikisi öldü
ikisi kızdı
kalan biri sonradan olan oğlan çocukların
eskidi etraf
eskidi insanlar
eskidi üst baş
zevzirler geldiler nice sürü sürü
zevzirler gittiler nice sürü sürü
komşu duvarlar hala yerinde
aynılar
toprak dam direkli tavan
taş üstüne taş
duvar öte bakamadı hiç
ne gözü istedi ne gönlü elverdi
yatan sessiz sedasız mezar taşlarından yana
aşırdılar günün birinde yeniden
bir duvarı daha
yine üzerinde bir örtü
yine sessiz ve sedasız
komşuların arasına bir yere
salıverdiler bir çukura yavaştan
şurdan geldi dediler bakışlarla
sonra anasının adını ünledi biri
şurda büyüttü yavruları dediler
ve şuraya göçtü
adı da Meryem kızdı
helal ettiniz mi hakkınızı
üç duvardı
kader gibi aralarında
harçsız tuğlasız tarla taşlarından
üç duvardı komşu
kaderleri birbirinden ayıran
9 kasım 2007..Denizli