1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1303
Okunma

Taşın soğuğu yanıyor yüzünde,
içindeki karanlık kuyuya bağır, hayatın yankısı geri dönsün
her kelimede ağzımızın içi kum, hangisini tükürsek
gecenin içi oyulup esmer bi gülümseme konulmuş yerine
gözlerin dağınık, göğsün mermer
siyah bir at gibi vurulup düşüyor,
kıyılarından geçiyor yaşam
üstündeki karanfil kurumadan
Açsın, oysa bütün dallar uzakta
Susuzsun, denizler çekiliyor
Vedasın, kıpırdanıyor dudakların
An, çeliktir saplanır alınların ortasına
Nerede olsalar tanırız bundan böyle
Uyumaya gider gibi erkencidir çocuklar…
Bir hayat kırıntısı zaman, varla yok arasında
kanını sakla avuçlarına
sakalına yıldız takmadan
güzel güler bazı adamlar, bazı adamlar güzel ölür
şimdi hiçbir yerde değilsin gibi
artık buraya uğramaz yağmurlar
Söz, bozguna uğramış komutan,
susmak ki en büyük çığlık içimizi deviren
bu nazenin karanlık yetmez
üzerini örtmeye
hiçbir çukur “kanzehir” le dolmaz
bu kurşun, bu tekme, bu hiçbiri değil getirdiğiniz
canıma batıp çıkan bu öfke
dirilecek dağlar, kabaracak sular
daha kuvvetli, ben gidince
Kaybolduk biz, harita da sensin, yol da
kuşlar çırpınmaya gitti, belleğimiz uçmaya
onlar mı
dinamit oldu, barut oldu, lacivert bir pusuydu
kapımızı açmasak ta içimize dökülen yanık
süt kokusu
uğraşmak gerek kaldırmak için göğün silahlarını
ve tanınmamak acıyı paylaşırken
Semavi, derin, uzak bir yol
öyle pür ve telaşsız
dikenli tellerle çevrilmiş, dokunulmasın
giderken gülüşün yakanda duruyor.
Bir haziran türküsü yüzümüze patlayan
Bu utancı nereye koysak
Kendine yer bulamıyor.
Bütün diller yokuş, boğazımızda tıkanmış vakit
Bir ezan sesinde kalkmış üstümüze atılan toprak
Yeni kavgaların yumruğu olmaya gitmiş
O terli avuçlar
Akbabalar bölüşüyor sokakları
zapt edilmiş hürriyet, yıkılan devir, toz duman nefes
çıkıp göğsünü gösteren biri, ölüme adres
oğul vazgeç, kehribar döşeğine koyar anan başını
boynun gül yastıklara uzanır
belki yarın diye bir şey vardır….
5.0
100% (1)