4
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1381
Okunma

sen
halaya duran haşmetmeap sızı
dili zılgıt tutan zin
alır mı sandın
koynundaki koyun kokusu aklımı
seni şark kurnazı !
tanıyorum ne zamandır seni
barut saklıyorsun kilerinde
göğünde akla gelmedik cephane
tartmaz hakkını saflığım biliyorum
bir köyü kuyumluyorlar göğsüne bir celsede
yalan yok
Hani Ahmed kadar bilmem nesin
anlamam kaç dönüm bağ
kaç kuzu edersin
şarap diyorum/sarhoşluk
üzümlerin ezilmesinden
şiir diyorum anlamasan da
öpüyorum boynundan, beliklerinden
şah çekiyorum sürekli
kız kulesine sıkıştırarak
töre dolu irislerine
İstanbul/garb nobranlığı uzatıyorum bir demet
ne şımarık şeysin sen
ne demek zaten her yanım çiçek
gül suyu diyorum hırçın nehir
simsiyah saçlarının acısını hissederek
sustum
utandım medeniyetimden
dağ kokulu sofra bezi belki
belki insanlık izi dolu patika sessizliği
temizleyemezdi zaten klorumuz teninin terini
midemizin suya bile aşılamadan geçit vermediğini
hiç bir lisan anlatamazdı hevâl
üzerdi senin eşit şartlarını
yıldızlara uzanan gökdelen elleri
hani gürbüz bir güz akşamı
bir marş dökülmüştü ağzımdan
meşhur bir Rus şâirinden duymuştum diye
özgürlük, Dinyeper nehrine kafa tutan
suya, tersine kan kusturan
debisi desibelinden güçlü
aşk kuşanmış gemiydi...
.
.
yalan olmayaydı keşke!
sebep?
içindeki
yirmi dört ayar insanlık dolu
hiç kalem değmemiş el gibi barbar
hiç yazılmamış şiir gibi yaban
sanki kutupta tek başına yaşar gibi âsi tenine saklanmış
aklımı zindan, eden
siyah saçlarına tutuşturulmuş
o iki kıvılcımlık
mum
d
a
n (!)
mütevellitti!..
ToprağınSesi
.
5.0
100% (8)