1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2285
Okunma

Ayten için...
/ Saçlarından kavrayarak sürükledi zaman, seni kirli takvimlere...
Ayrılığın ensesinde mermi bakışların, ellerinde bir bardak çayın sıcaklığı kaldı. /
I
Şimdi, soğuk bir Erzurum gecesinde
gürül gürül yanan bir soba gibisin içimde.
Sen, hayatımın en berrak yanı,
aynı denizlere aktığım nehir...
sen mülteci sevgilim,
zamana direnemeyen özlemim
işlenmiş bir günah kadar geç kalmışlığım...
- Ve sen, ’dualarımın Bismillah’ısın.. -’
Ben, senin hıçkırıkların, ıssız tenhalığın
kalbinden seken bir kurşun belkide;
her fıtınana kırık bir dal..
yüreğine sıkıca iliklediğin prefabrik şiirlerin
ve tipiye tutulan yorgun gülüşlerin...
II
’Acının camlarında buğulanan hayatlardık’...
silindik
silindik
de-
Meryem’in kutsal rahminde yeniden dirildik..
Anlatacak ne kalmıştı ki oysa;
kendimizce bir yaşamaktık
o yaranın içinde birlikte kanayacaktık;
bıraksalar,
bıraksalar bir yol gibi uzaklığa uzayacaktık.
III
Bugün doğum günün...
sana bir kitap alıp,
kısa bir şiir sokuşturamıyorum arasına..
Bugün doğum günün...
evimde sana büyüyen dağınık kederlerim,
odamın duvarında asılı kalmış sızlayan resmin,
resmine damlayan gözyaşlarım...
yastığımın altında unuttuğun,
yaralarını gömdüğün kitapların...
Ve kalbimde asılı kalmış birkaç şiirin...
Bugün senin doğum günün;
bitmenin, tükenmenin,
yenilmenin çarmıhında!
Bak, şuramda açık bir yarasın hâlâ...
Bak,
işte
şuramda!
IV
Ve sonra şarkı söyledim göğünü yitiren kuşlara
üstelik sen de yoktun...
bir talan düşmeseydi payıma
keşke;
böyle bir başıma kala kalmasaydım.
Keşke bölüşebilseydim
en çok sana ulanmış şiirlerimi,
ömrümüze yapışan ayrılığın tutsaklığında..
halbuki savrulsakta hep kendi içimize savrulurduk,
yaprakları sararan, savrulan eylüllerde
hüzne inat, ayrılığa inat, yollara inat...
İşte böyle sırılsıklamken
ay ışığını utandıran yüzünde..
V
/Ağlıyor musun?
hayır,
ağlayan birini taklit ediyorum.. /
Sensizliğin intihar boğuntularında
yokluğuna bıçak çekip,
hayatın acımasız bedellerinde bağrıma bu şiiri basarak
şiirlerin sahte gerçekliğinde avutarak kendimi
sancılanan anıların artakalan kısmına sarılıyorum.
Bir sevdaya hazırlıklı olamıyor insan
hep yanlış hesaplarda..
şimdi gelip toplasan, çıkarsan
kaç ederim aşkın bilançosunda!
ama bu hesaplar bize göre değil sevgili...
çünkü hayatın kör kuytusunda
yalnızlığımın buruşukluğunu ütülemeyi
ve sözcüklerle sevişmeyi senden öğrendim
yaralanmayı da!
Sen
de
bir
ırmaktın
hep senin olmayan denizlere aktın...
Ey sevgili;
ben, her saklanbaç oyununda iyi saklanamadım
senin suçun değil bu...
’Seni,
şimdi
görsem,
kendimi bir yerlerden hatırlar,
ama asla çıkaramam!’
( Birdal Erdoğmuş / 2009 )